2019/11/23

Doktor Uyku Film Yorumu / Kitap Karşılaştırması

Başlamadan Önce...
Herkese merhaba. Uzun zamanlı çabalarımın sonucunda yosun tutmuş beynimi arındırıp bir kitap/film gönderisiyle yeniden buralara dönüş yaptım. Bu gönderide yakın zamanda sinemalarda yerini almış, bir Stephen King romanı adaptasyonu olan Doktor Uyku adlı filmi yorumlayacak, kitap ve filmi karşılaştıracak ve kişisel yorumlarım başlığı altında bol bol ağlayacağım. Stephen King severlere ve ilgili okuyucularıma iyi okumalar dilerim.


Tanıtım
Fragman için buraya tık tık

Tür: Korku, Fantastik
Süre: 2 saat 32 dakika
Başroller: Ewan McGregor, Rebecca Ferguson, Kyliegh Curran
Imdb: 7.7
Rotten Tomatoes: %76

Doktor Uyku, 8 Kasım 2019 tarihinde (Türkiye'de 22 Kasım 2019) gösterime girmiş aynı isimli kitabının film adaptasyonudur. Korku, gerilim temalı film aynı zamanda da 1980 yapımı The Shining (Cinnet) adlı filmin devamı niteliğindedir. Yazar koltuğunda Stephen King otururken, senaryo ve yönetmen koltuğunda ise çeşitli korku filmlerine imza atmış, The Haunting of Hill House isimli diziden de tanıdığımız Mike Flanagan var.

Hikaye
Overlook Oteli'nde yaşanan korkunç faciadan annesiyle sağ çıkan Daniel Torrance yıllar sonra yaşadığı travmanın etkilerini alkol ve şiddet eşliğinde görmeye başlar. Babası gibi olmayacağına yemin eden Dan hayatını düzene sokmak için yeni bir şehre yerleşir ve orada hasta bakıcı olarak çalışmaya başlar. Hastalara ölmeden önce 'rahatça uyumalarına yardım ettiği' için Doktor Uyku lakabını alan Dan, bir gün 'ışıltısı' aracılığıyla tıpkı kendisi gibi özel, küçük bir arkadaş edinecek ve başına aldığı beladan kurtulmasına yardım edecektir.

Öte yandan kendine 'Gerçek Kardeşlik' adını veren bir tarikat karavanlarıyla seyahat etmekte ve 'daha uzun' yaşayabilmek için ışıltısı olan çocukları kurban etmektedir.


Kitap / Film Karşılaştırması




Doktor Uyku, aynı isimli kitabından ziyade 1980 yapımı The Shining'in devamı niteliğinde çekilmiş bir film. Yönetmen Mike Flanagan, hem kitaptan hem de filmden esinlenerek ortaya hem kitap taraftarlarını hem de film severleri ekrana bağlayacak türde bir film ortaya koymayı planlamış. Bu yüzden hikaye akışındaki bazı ögeler filme sadık kalırken bazıları ise kitaba göre ilerlemiş.

İzleyecekler için küçük bir tavsiye: Doktor Uyku'ya gitmeden önce The Shining'i mutlaka izleyin. Kitap okuyucuları, lütfen filmin finaline karşı hazırlıklı olunuz.









Kişisel Düşünceler / Artılar ve Eksiler 
Not: Spoiler'ları görmek için eğik çizgiler içindeki boşlukları seçip işaretleyiniz.

Artılar
  • Öncelikle, iyi yönlerinden bahsedecek olursam filmin ilk yarısı soluk kesici ve oldukça merak uyandırıcıydı. Dan Torrance'ın tıpkı kitaptaki gibi yansıtılmış olması mendilimi alıp gözyaşlarımı silmeme sebep oldu. Danny'i tıpkı hayallerimizdeki gibi yaşattığı için Ewan McGregor'a öpücüklerimi yolluyorum.
  • Abra'nın tatlı mı tatlı Kyliegh Curran tarafından canlandırılmış olmasına da ayrı bayıldım. // Doğrusu kitaptaki Abra'nın kişiliği ve görünüşünü bir türlü bağdaştıramıyordum. Bu yüzden tam da filmdeki Abra gibi bir bıdık hayal ediyordum. //
  •  Filmdeki astral projeksiyon sahneleri ve Dan'le Abra'nın kurduğu iletişimin yansıtılması oldukça etkiliydi. // Her ne kadar Abra'nın Rose için kurduğu alarm kitaptakine göre biraz sönük kalmış olsa da yine de // en sevdiğim sahneler bu sahnelerdi.
  • Toparlayacak olursam sinematik açıdan, karakterlerin yansıtılması açısından Doktor Uyku güzel bir filmdi. Finali hariç filmi bir buhar gibi içime çektim.


Eksiler

  • Doğrusu filme gitmeden önce fragmanları izlemiş ve hikaye akışının değiştirilmesi ihtimaline peşin peşin hazırlanmıştım. Ancak bu kadar değiştirileceği hiç aklıma gelmemişti. Adı üstünde 'adaptasyon' denen şey zaten bir kitabın hepsinin ya da bir parçasının alınıp uyarlanarak filme aktarılmasıdır. Ancak filmin finalinde kitaptan tamamen alakasız, kritik bir değişikliğin yapılması beni şoke etti. Böyle bir değişiklik başka bir kitap adaptasyonunda (Harry Potter yahut Yüzüklerin Efendisi gibi büyük seriler) yapılmış olsaydı muhtemelen taşlanırdı. Ancak filmin %90'ını kitabı okumamış King hayranları yahut Kubrick fanatikleri izlemiş olduğundan mıdır bilinmez fazla tepki almadı ve geçer not aldı.
  • Flanagan, Kubrick'in unutulmaz imgelerini ve Hill House adlı serisindeki 'döngü' hastalığını bu filme de taşımış, hafiften iliklerimize işleyen bir korku filmi finali sunmuş ancak bunu yaparak hikayenin akışını tamamen değiştirmiş.// Kitaba göre Overlook Oteli'nin tamamen yıkılmş olması gerekiyor ve Dan'in oradaki yaratıkların etkisine kapılıp kendini otelle birlikte havaya uçurmaması gerekiyor. // Zaten iki farklı hikaye akışına sahip ögeyi birleştirince filmde küçük bir mantık hatası ortaya çıkıyor. Eğer film Kubrick'in The Shining'inin devamı niteliğinde çekildiyse, filmi izleyenler de hatırlayacaktır, // Jack Torrance otelin dışındaki labirent bahçenin içinde donarak ölüyordu ve kitabın aksine Overlook Oteli yangında yıkılmıyordu. Ancak Doktor Uyku'nun finaline gelindiğinde Dan, otelin içindeki yaratıkların etkisiyle birlikte babasının hareketlerini tekrarlarken yakıt odasına iniyor ve oteli ateşe veriyor.//Film bu noktaya kadar The Shining'in hikaye akışını izlerken birden kitabın hikaye akışına dönüyor. Bu yüzden // kitapta mutlu sonla biten hikayenin filmde buruk bir şekilde sonlanması ve olayların sürekli birbirine karışıp durması // beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
  • Bunun dışında özellikle 'Gerçek Kardeşlik' ile ilgili atlanılan detaylar tarikatın ne kadar güçlü bir düşman olduğunun etkili bir biçimde yansıtılmasına engel olmuş. Bu yüzden sanki çatışma sahneleri biraz oldu bittiye getirilmiş gibi olmuş. // Oldu bittiye getirme konusunda, karakterlerin (ana karakter de dahil) çoğunun puuf! diye öldürülmesini söylemiyorum bile.//
  • Son madde olarak buraya Dan'le ilgili konuşmak istiyorum. // King amcanın 2 kitapta, yaklaşık 800 sayfa, öldürmeye kıyamadığı minik Danny'sini o çarpık otelin çarpık yaratıklarına ne cüretle yem edersin Flanagan. Dan Torrance benim en sevdiğim kitap karakterlerinden biriydi. Bunu yaptığın için seni asla affetmeyeceğim. Asla.// 

Bitirmeden Önce...
Öncelikle yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Stephen King okuyucusuysanız, Doktor Uyku'yla ilgili yorumlarınızı bırakmaktan çekinmeyin. Eksileri olsa da, bir türlü içime sinmese de Doktor Uyku izlemeye değer bir film. İzlemenizi ve arasındaki farklılıkları görmeniz açısından özellikle kitabı okumanızı tavsiye ederim. Bir sonraki gönderime kadar görüşmek üzere.



via GIPHY

2019/11/15

Odraz

Odraz

Loş ışıkla belirli belirsiz aydınlanan odanın köşesinde, içeriye açılan bir başka odaymış gibi görünen boy aynasının önünde, iki kişi oturuyordu. Biri aynaya sırtını dönmüştü, karşısındakini endişeli gözlerle süzüyordu. Beti benzi atmıştı diğerininse; saçları birbirine girmiş, gözlerinin altları birer kara deliğe dönüşmüştü. Bir eli altında topladığı bacaklarının üzerinde, bir diğeri de arkasındaydı. Sanki kendisine endişeyle bakan arkadaşına bir sürpriz yapacak gibiydi lakin bunu bilerek beceremiyormuş gibi davranıyordu.

"Neden öyle bakıyorsun?" dedi benzi soluk olan. "Yüzümde bir şey mi var?"

"Beni korkutuyorsun sadece." dedi diğeri. "Söyleyeceklerin beni korkutuyor."

"Öyleyse sürprizi çoktan öğrenmişsin." Kız iç geçirip güldü. "Tüh."

"Bak, bu hale gelmenin sebebi ben değilim. Bana inanmalısın."

"Odraz, ikimiz de biliyoruz ki işlerin bu hale gelmesinin tek suçlusu sensin."

Kız, 'Odraz' ismiyle seslendiği arkadaşına yüzünde en ufak bir ifade kırıntısı bulunmaksızın, uzun uzun baktı.

"Ben sadece gerçekleri söyledim! Gerçekleri gösterdim!"

Kız kafasını eğip sağa sola salladı, birbirine dolanmış saçları yüzünü örtüp aşağıya salındı. Arkadaşına karşılık verirken sesi bir bıçak kadar keskindi.

"İnsanlar bu hayatı doğruları görmek için yaşamıyor, Odraz. İnsanlar hayallerini yaşamak için hayatta kalıyor. Birçoğu bunu başaramıyor. Bir süre sonra bu hayaller gözlerini tamamen kör ediyor. Ve bir bok batağında yaşıyor olmalarına rağmen kendilerini hayallerindeki gibi bir hayatı yaşadıklarına inandırıp gülümsüyorlar. Gerçekler kimsenin umurunda değil."

"Ayda..." Odraz yaklaşıp arkadaşına dokunmaya çalıştı ancak kız kendini geri çekip yanağına uzanan eli kucağındaki eliyle tersledi. Kendini birçok defa provası yapılmış bir senaryoyu oynuyormuş gibi hissediyor ve daha çok, daha çok sinirleniyordu.

"Tanıştığımız güne lanet olsun. O günden beri hayatımı bir karabasana çevirdin. Ama bunu düzelteceğim. Hı hım. Seni hayatımdan çıkaracağım."

Odraz ellerini oturduğu zemine bastırıp bağırdı. Sesi eşyasız odanın içinde yankılandı.

"Bunu yapamazsın! Sana yardım etmek istiyorum!"

Odraz'ın söyledikleri Ayda'nın bir kulağından girdi, diğer kulağından çıktı. Gülümsüyordu sadece. Arkasında ayrılık hediyesi olarak sakladığı şeyi göstermeden önce son bir soru sordu.

"Tanıştığımız günü hatırlıyorsun, değil mi?"


İki arkadaşın tanıştığı gün Ayda için en önemli günlerden biriydi. Yeni bir şehre taşınalı aylar oluyordu. Annesi ve babası ani bir kararla yeniden bir araya gelmiş ve biricik kızlarının onlar yüzünden altüst olmuş günlerini unutup, ailesiyle birlikte güzel anılar boyamasını istemişlerdi. Ayda okulun ilk günü, okula giden yolda ilerlerken Odraz'la tanışmış ve kendisiyle birçok ortak yönü çıktığı için onu çok sevmişti. Umuyordu ki aynı sınıfta olurlardı!
Odraz yalnızca Ayda'yla değil, sınıfındaki diğer insanlarla da, öğretmenleriyle de, okuldan sonra getirip tanıştırdığı ailesiyle de çok iyi anlaşıyordu. Bir şekilde insanlarla ortak bağlar kurmayı kolaylıkla beceriyor ve bu yeteneğin herkeste olduğunu düşünüyordu.

"Sanırım insanlar kendilerini göstermekten korkuyor. Hâlbuki çok kolay." demişti Ayda'nın annesinin önüne koyduğu kekten koca bir ısırık alırken. "Tebebi kartısındakine gübenmemek." Yudumunu bitirip devam etti. "Ama bu güvensizliğin kendilerinden kaynaklandığını da anlayamıyorlar. Çünkü insan kendini nasıl görürse karşısındakini de öyle zanneder." Uzanıp meyve suyundan yudumlarken Ayda'nın annesi Odraz'ın yaşına göre ne kadar olgun laflar ettiğinin şokunu yaşıyordu. "Okulda hep bunu söyleyip duruyorlar. Karşınızdaki insanı anlamaya çalışın, onunla emtati-enpapi-" Küçük bir duraksama. Ardından ampul yandı. "Empati kurun. İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi öğrenin. Ama kimse bunu öğretmiyor. Kimse de kendi başına öğrenemiyor. O acayip kelimeyi yapabilen çok az insan var. Ama ben bunu herkesin yapabilecek yeteneği olduğunu biliyorum." Odraz duraksayıp Ayda'nın annesine baktı.

"Peki, siz yapabiliyor musunuz?"


O günden sonra Ayda, hayatının dayanılmaz bir kâbusa dönüşmeye giden yolunda adım adım ilerlemeye başladı. Annesi ve babası sanki dün en iyisinin kızları için olmasını istediklerini söylememişler gibi birbirlerini yemeye başlamışlardı. Odraz’ın söyledikleri kadının kendisine söylediği yalanlardan sıyrılıp karşısındaki insanı olduğu gibi görmesine sebep olmuştu. Karşısında duran yeni biri değil, kendisini her daim aşağılık gören eski kocasıydı. Alttan almasına rağmen değişen hiçbir şey yoktu. Bu yüzden susmayacaktı. Kendini kandırıp yalanların arkasına saklanarak yaşayacağı bir hayat istemiyordu. Ayda odasına çekilmiş yastığını kucaklarken annesinin bağıran sesini dinliyor ve eğrilip bükülen midesini, deli gibi çarpan kalbini bastırmak için derin soluklar alıp veriyordu.
Evdeki bu olumsuz durum okuluna da yansımıştı. Hayatında olumsuzluktan başka bir şey yaşanmazken konuşup etrafındaki insanları meşgul etmeyi gereksiz buluyor, bir köşeye oturup arkadaşlarını görmezden geliyor, bu da arkadaşları tarafından yanlış anlaşılıyordu.

"Birkaç gün çok iyi davranıyordu. Ne oldu da birden tersini çevirdi? Hemen de satıldık!"

Arkadaşlarıyla en ufak problemlerden kavgaya tutuşuyor, yanında ona destek olacak kimsesi olmadığı için geri çekiliyor ve hatta karşı tarafın zorbalıklarına katlanmak durumunda kalıyordu. Onu anlayabilecek tek kişi vardı. O da yalnızca okul yolunda karşısına çıkıyordu.
Ayda okul yolunda günden güne yokuş aşağı yuvarlanan hayatını Odraz'a anlatırken gözyaşlarına boğuluyordu. Odraz ise ona okuduğu kitaplardan birinde sevdiği bir dizeyi söylüyordu.

"Zaman her şeyin ilacıdır, Ayda. Sabırlı ol. Yalnızca bekle. Bak nasıl da her şey yoluna girecek."

Ancak sabırlı olup beklemek Ayda'nın hayatının iyiye gitmesine pek de fayda sağlamamıştı. Zaten hangi hastalık yalnızca bekleyerek iyileşirdi ki? Bir şeyler yapmak istiyordu. Ama ne yapacağını bilmiyordu. Annesi ve babası yeniden ayrılmaya karar vermişlerdi. Tek bir arkadaşı kalmamıştı. Notları giderek düşüyordu. Üstüne üstlük olanlardan dolayı herkes Ayda'yı sorumlu tutuyordu.

"Senin için yeniden bir araya gelmiştik. Onunla yeniden bir araya gelmek aptallıktı. Beni anlayabildiğini sanmıştım. Ama ayrıldığımızdan beri değişen hiçbir şey olmamış."

"Arkadaş dediğin arkasını dönmez. Arkadaş dediğin yardımcı olur. Bencilsin ve soğuksun. Hata yapıyorsun ve hatalarını kabullenmek istemiyorsun."

"Yeterince çalışmıyorsun. Hayatının en önemli zamanlarından birinde bu kadar umursamaz olman sana faydadan çok zarar verecek küçük hanım. Daha küçücük bir çocuksun! Senin gibi bir ufaklığın derslerinden başka ne derdi olabilir ki?"

Ayda tüm bu olanların kendi suçu olduğuna inanmıştı. Bu yüzden tek yapabildiği onlara hak vermekti artık.
Ama Odraz farklı düşünüyordu. "Kendine gel!" diye bağırdı eve dönüş yolunda bir gün. Güneş batıyor, kızıllığını tüm gücüyle suratlarına vuruyordu. "Senin suçun değil. Onlar seni tanımadıkları için kendi içlerini sana yansıtıyorlar. Onlar sadece yanlı düşünceler. Kötü yanılsamalar. Aldırma. Güçlü ol ve beklemeye devam et. Zaman her şeyin ilacıdı-"

Ayda, Odraz'ı iki omzundan ittirip bağırdı.

"Zaman hiçbir şeyin ilacı falan değil! Beni kandırıyorsun!"

"İnan bana. Lütfen. Kötü yanılsamaların seni ele geçirmesine izin verme. Annen gibi olma."

Odraz o gün Ayda'ya bir sır gibi sakladığı hikâyesini anlattı. Kendisinin bir insan olarak dünyaya gelmediğini, kendini bildi bileli yalnızca ve yalnızca insanların içlerinde olanı yansıtan bir varlık olduğunu, bu yüzden insanlarla çok iyi anlaşabildiğini ve bugüne kadar yaşadığı türlü maceraları anlattı. İnsanlarla, insanların yanlı gerçekleriyle iletişim kurduğun sürece sevildiğini, ancak bunu yaparak hem kendini hem de karşındaki insanı kandırmaktan başka bir şey yapmadığını, gerçekleri yüzlerine vurduğunda utanç ve nefretten bir zırh örüp kendilerini nasıl ittiklerini anlattı. Bunları yaşadıktan sonra Odraz hayatta kendine tek bir amaç edinmişti. O da insanların yalansız, 'gerçekten gerçek' bir hayat yaşamalarına yardım etmekti.
O gün Ayda, Odraz'ın söylediklerinin tek bir kelimesine dahi inanmadı. Çünkü söylediklerinden çıkardığı yegâne anlam, yaşadığı hayatın baştan aşağıya yalandan ibaret olduğuydu.

Zamanla okula gitmeyi bıraktı, arkadaşlarının içinden onu tek bir arayan bile olmadı. Kimse Ayda'nın neden ortadan kaybolduğunu merak etmedi. Öğretmenleri bile. Baba evi terk etti ve Ayda, annesiyle birlikte boş duvarların arasında yaşamaya başladı. Ne güçlü olmak, ne de sabırla beklemek Ayda'yı çözüme götürmüştü. Hala bekliyordu. Ve çözülen hiçbir şey yoktu.

Sonra birden aklına geldi. Bu olanların başlangıç noktası Odraz'dı. Belki Odraz'ı hayatından çıkarırsa, onun söylediği gibi kötü yanılsamalardan oluşan hayatına geri dönebilirse her şey düzelebilirdi. Belki de kötü yanılsamalar söylediği gibi kötü değildi. Belki de Odraz kötü yanılsamanın ta kendisiydi.


Vedalaşmak için onu son kez odasına çağırdığında, karşısında kendisinden başka kimseyi görememişti. Odraz yapmaması için onu ikna etmeye çalışıyordu fakat onun tek gördüğü yansımasının ne kadar yorgun ve çirkin göründüğüydü. Demek başkasının gözünden böyle görünüyordu. İnsanların neden kendisinden uzaklaştığına şaşmamalıydı. Kendisi de olsa gördüğü bu manzaradan uzak durmayı tercih ederdi.

Enpapi kuruyordu! Ya da adı her neydiyse.

"Demek sen de kötü yanılsamalara karşı pes ettin." dedi Odraz kollarını bezginlikle iki yana bırakırken. Kurumuş dudaklarını ıslatıp karşısındaki yansımaya baktı. "Lütfen... Beni terk etme... Gidersen yalnız kalacağım. Sen de yalnız kalacaksın. Herkes çok üzülecek. Neler olacağını düşünemiyor musun?"

Ayda gülümsemekten başka verecek cevap bulamıyordu. Odraz'a baktığında onun da bir an gülümsediğini gördü. Ardından yüzü değişti, daha da çirkinleşti. Gözlerindeki halkalar giderek genişledi, dudaklarındaki çatlaklar derinleşti, budanmamış çalı gibi iki yana düşen saçları daha da büyüdü. Artık karşısındaki korkunç yaratığın kendi yansıması olduğuna inanmakta güçlük çekiyordu.

Odraz dudaklarını iyice gererek büktü. Dudaklarındaki çatlaklar yırtılıp içleri kanla ıslandı.

"Gitme..." dedi. "Beni yalnız bırakma."

"Üzgünüm." Ayda gülüyordu. Ayağa kalktı. Odraz da onunla aynı anda ayaklanmıştı. Ayda sonunda arkasında tuttuğu ayrılık hediyesini, mutfaktan gizlice kaçırdığı büyük bıçağı gösterdi. Odraz'ın gözleri kocaman açıldı ve bir adım geriye gitti. Sırtı boy aynasına çarptı.

"Hayır. Hayır, yapma."

"Hoşça kal, Odraz." Ayda elindeki bıçağı havaya kaldırdı. Bıçağın yüzü, karşısında duran boy aynasındaki yansımayı gösterdi. Bıçak havada salınıp Odraz'ın boğazını kesti ve hemen sonrasında güçsüz düşen sıska bir beden yere düştü.

Ayda boy aynasında, giderek beyazlaşan yüzünü izliyordu şimdi. İki eli de boğazını tutuyordu. Etrafını çevrelemiş kırmızı renkli gölün kaynağını durdurmaya çalışıyordu. Çünkü durdurmazsa annesi ona çok kızardı. Yaptığı bu hata için yine onu suçlardı. Hemen bu dağınıklığı toplasa iyi olurdu. Ama ayağa kalkacak hali yoktu. Yorgundu.

Tamamen uykuya dalmadan önce Odraz’ın sesini işitti.

“Tüh.” diyordu. “Yine başarısız oldum.”

2019/11/03

03/11 : Erken Yılbaşı Gönderisi

Sevgili bakımsız bahçenin değerli okuyucuları,

Uzun zamandır buraları boşladığım için kendimi son derece üzgün ve suçlu hissediyorum. Bu sayfa zihnimden dolup taşan bunalımlara ve asla hatırlamak istemeyeceğim kötü anılara ev sahipliği yapmış olsa da burayı asla tamamen terk edip gidemiyorum. Zira benim gibi yazmayı mutlak kaçış olarak gören insanlar için beyaz sayfalar çölün ortasında karşılaşılmış bir serap gibidir. Asla çare olmaz ancak az da olsa geçiştirmene yardımcı olur.

Bundan sonra uzun bir süre daha ortalıktan kaybolacağımı düşündüğüm için erken bir yılbaşı yazısı yazmak istedim. Siz de hak vereceksinizdir ki boş hayaller kurmak ve bunların gerçekleştiğini düşünmenin verdiği geçici sarhoşluk hissi, insanın pılını pırtısını toplayıp bu hayattan çekip gitmesini önleyen küçük bi yöntem. Bu yüzden bu küçük ilüzyon kırıntılarını bu gönderide listeleyecek ve bir gün gerçekleşeceklerini umarak kendimi kandırmaya devam edeceğim.


Şimdiden yeni yılınızı kutlar, hayallerinizi gerçekleştirebileceğiniz güzel bir sene dilerim.


1. Dilek listeme en çok istediğim şeyle başlamak istiyorum. Annemin sağlık durumunun iyileşmesi. Tanrının bana çok gördüğü bu şeyi elde edebilmek için daha kaç gece uykularımı zehir edip, ağlayıp haykırarak dua ederken sızmam gerek bilmiyorum. Bunun kendi imkanlarımla elde edemeyeceğim bir şey olduğunu ve ne kadar para dökülürse dökülsün işe yaramayacağını bilmesine rağmen dualarımı duymazdan gelmekte. Bu beni biraz kırıyor. Ama onu da anlayabiliyorum. Ben bir Tanrı olsaydım eğer, zengin kullarımla daha çok ilgilenirdim. Fakir olanlar için zaten artık yapılacak bir şey yoktur. Onlar ebedi dünyada mükafatlandırılacakları hayaliyle kendilerini kandırmaya devam edebilirler. Aslında hiçbir şey bilmiyorlar ve bilemeyecekler de.

2. İkinci sıraya aile huzuru yazmak istiyorum. Ne kadar zor durumda olursam olayım hayatının en yaşamaya değer günleri güzel geçsin diye çırpındığım bir kardeşim var. Onun için kurduğum bu kırılgan düzenin önümüzdeki sene olacak olanlar yüzünden tek seferde yerle bir olması ihtimali beni çok korkutuyor. Birden 9 sene öncesine geri dönmekten, tüm o yaşadıklarımızı yeniden yaşamaktan korkuyorum. Bu yüzden bunun değişmesini istiyorum. Bir şekilde.

3. Bahçeli bir ev. Yeni ve mükemmel olmasına gerek yok. Annemin içinde rahat edebileceği, kedilerin bahçesinde oynayabileceği, güzel anıların dolurabileceği bir ev.

4. Poe'nun kitabını bitirmek istemiyorum. Eğer Poe'nun hikayeleri sona ererse hayatım da sona erecekmiş gibi hissediyorum. Onun hikayelerini okurken mutlu oluyorum, ruhumun bu hikayeler aracılığıyla ona yaklaştığını hissediyorum ve içinde bulunduğum bu zindandan kurtulduğumu sanıyorum. Tıpkı yazmak gibi bu hikayeler de bana bir kaçış yolu sunuyor.
Evet bu bir dilek değildi.

5. Tıpkı normal bir insan gibi başımı yastığa koyduğumda hayatımın bu dünyadaki yerini sorgulamadan, kendime ve aileme acımadan, çaresizliğimden ve acizliğimden dolayı bitmek bilmeyen ağlama krizlerinin pençesine düşmeden, ölümü ve sonrasını düşünmeden uyuduğum gecelere erişmek istiyorum.

6. Romanımı gerçekleştirmek istiyorum. Bazen yazdıklarımın çok çocukça olduğunu düşünüyorum ve bu düşünce dileğimi gerçekleştirmeme engel oluyor. Bu düşüncelerden sıyrılıp, ne kadar çocukça olursa olsun, ne kadar basit yazılmış olursa olsun, buralardan temelli gitmeden önce arkamda Paraiso'yu bırakmak ve bu şekilde hatırlanmak istiyorum. Okuyan insanların Luka Cotton'ı her görüşlerinde aslında benim ne kadar hayat dolu biri olduğumu ancak yalnızca bu karakterle kendimi gerçekleştirebildiğimi bilmelerini istiyorum. Luka Cotton'ın ismini bir gün herkes duysun istiyorum.

7. Son olarak biraz huzur istiyorum.

Buralara veda etmeden önce siz de dileklerinizden yorum kutusunda bahsetmeyi unutmayın. İyi bir dinleyiciyimdir.

Bir sonraki gönderiye kadar hoşçakalın.
Sevgilerimle,

2019/09/01

Geri döndüm! + Paraiso Güncellemesi ☆

Herkese merhaba.
Uzuuun bir aranın ardından geri döndüm. Burada olmadığım süre boyunca bıraktığınız yorumlar için teşekkür ederim. Buraya geri dönmemde attığınız yorumlar beni bir nebze yüreklendirdi diyebilirim.

Cidden... Nisan ayından beri buralarda yoktum.
Nisan'dan beri bunalımda olduğuma inanamıyorum. Bu yaz tatili için çok güzel planlarım vardı. Fakat ne yazık ki pek iyi şeyler yaşamadım. Hala da iyi bir durumda olduğumu söyleyemem. Twitter'dan takip edenler gece 3'de attığım garip tweetlere illa rastlamıştır.

Neyse ki bu bunalım ve buhranlı gece düşünceleri bir miktar ters tepti ve beni romanımı yazmaya itti diyebilirim. Sürekli beynimin içinde dolaşıp duran yok olup bu dünyadan gitme düşünceleri yarım kalan romanım hakkında endişeye kapılmama neden oldu. Bu süreç içerisinde de bir takım çalışmalar yaptım. Sürekli yarım kaldı, istediğim gibi olmadı ve saire. Hala da istediğim gibi diyemem. Ama bu noktadan sonra pek de umurumda değil. Sadece yazacağım, aklımdaki hikayelerin bir çıkış yoluna ihtiyacı var. Kimse okumasa da olur. Yalnızca yazmak istiyorum. Umarım bitirene kadar geceleri beni uyutmayan düşüncelerim gerçeğe dönüşmez.

Uzun lafın kısası...

PARAISO GERİYOR! *alkış kıyamet*

Blog sayfamda çok dağınık gözükeceğini bildiğimden web romanım için ayrı bir sayfa açmaya karar verdim! Artık bölümlerim ve diğer ilgili tüm ıvır zıvır orada düzenli bir şekilde duracak.

Aylar önce Twitter üzerinden yaptığım bir anket sonucu aldığım kararla romanımı hem Türkçe hem de İngilizce olarak yayınlayacağım. Bunun kime ne faydası olur bilemiyorum. Öyle.

your silly blonde boy is back
İkisine de göz atmayı unutmayın!

Son olarak sitenin banner resmini kardeşim V yaptı. Karizmatik bir Luka çizdi. İlk gördüğümde elimi kalbime götürüp bir miktar ağladım. Daha önce şapşal ana karakterimi hiç bu kadar göz alıcı görmemiştim.

Teşekkürler V! Seni seviyorum!

Eğer ilerleyen zamanlarda romanımı beğenir ve siz de resimlerini çizmek isterseniz seve seve sergilerim! *sanatçılar birbirine yardım eder*

Romanıma ulaşmak için aşağıdaki linke tık tık!


paraisowebroman.blogspot.com


Bir sonraki gönderimde görüşmek üzere!

2019/04/21

21/04

Merhaba.
Dün de yazmıştım aslında buraya. Ama görülsün istemedim. Bayağı depresifti.
Eskisi gibi yazamıyorum.
Kendimi iyi hissetmiyorum. Bununla alakalı olabilir.
Tek başımayım. Korkuyorum. Kabuslar falan.
Umarım geçer.
Geçtiğinde buraya yeniden uğrarım.
Geçmediğinde de uğrarım. Başıma bir şey gelmezse.
Kendinize iyi bakın.

2019/02/06

RPG Maker Korku Oyunlarına Giriş

Giriş
Herkese merhaba! Bu gönderide RPG Maker Korku oyunları hakkında bilgilendirme yapmayı planlıyorum. Gönderide son zamanlarda oldukça yaygınlaşmış olan bu tür ve türün popülerlikteki yolu hakkında bilgiler okuyacak ve türe ait küçük oyun tanıtımları/tavsiyeleri göreceksiniz. Gönderide spoiler bulunmadığı için rahatlıkla okuyabilirsiniz.

.flow
Nedir Bu RPG Maker?

RPG Maker, Japon yayıncılık şirketi ASCII tarafından geliştirilmiş bir program. İlk 92 senesinde çıkan program, kullanıcıya kendi RPG oyununu yapma fırsatı sunuyor. Kullanıcı dilediği gibi bir oyun tasarlamak için program içindeki hazır setleri ve karakterleri kullanabilir yahut kendi tasarımlarını programın sistemine dahil edebilir. RPG Maker 2000'in piyasaya sürülmesiyle program yalnızca RPG oyunları programlamak için değil, macera/puzzle oyunları, korku oyunları ve görsel romanlar (visual novel) programlamak için de kullanılmaya başlandı ve şimdiye kadar en sık kullanılan RPG Maker programı olarak tarihe geçti.

RPG Maker Korku Oyunları ise sahneye 2003 senesinde Re:Kinder'la giriyor fakat popülerliği elinde götüren ilk RPG Maker korku oyunu 2004 senesinde çıkan Yume Nikki oluyor. Şimdilerde ise yüzlerce başarılı RPG Maker korku oyunu bulabilmek mümkün. Fakat bu yazıda 2003 senesinden itibaren en yaygın ve 'klasik' etiketi almış oyunlar üzerine yoğunlaşacağız. Buna ek olarak aynı kategoride sayılan ve RPG Maker benzeri bir program olan WOLF RPG Editor'le yapılan oyunları da inceleyeceğiz.

RPG Maker Korku Elementleri

  • Grafikler
    Tipik korku oyunlarına tezat düşen piksel görseller sanılanın aksine oyuna tarif edilemez bir ürkütücülük katıyor. Grafikler bu oyun türünün en büyük albenisi olsa da bazı kitleler için tam tersi yönde etki edebiliyor. Piksel görsellerden oluşan bir korku oyununun yeterince korkunç olmayacağı ön yargısı oyuncuları oynamaktan alıkoyabiliyor. Fakat geliştiricilerin tasarladığı ön yargı kırıcı oyun görselleri hayranlık uyandırıcı türden. Buna örnek olarak aşağıdaki iki oyun örnek gösterilebilir.
Wadanohara and the Great Blue Sea

Dreaming Mary

  • Hikaye
    RPG Maker korku oyunu geliştiricileri görsellere verdiği kadar hikaye örgüsüne de büyük önem veriyor. Bir çok oyun görsellerinden ziyade çekici hikayeleriyle oyuncuyu oyuna bağlıyor. Kimi oyunlarda karakterlerin dramatik hikayesi bir yerden sonra korku ögelerinin önüne geçebiliyor. Can alıcı hikayelere sahip korku oyunlarına IB ve Strange Men serisi örnek olarak verilebilir.
IB
  • Jumpscare / Kovalamacalar / Bulmacalar
    Bu türü sevenlerin de bildiği üzere bu tür oyunların olmazsa olmaz üç ögesidir. Özellikle belli bir süre içinde kaçılması yahut saklanılması istenilen kovalamacalar kimi zaman oyuncuyu bezdirecek tarzda olabiliyor. Bunun yanında bulmacalar da hikaye üzerinde ilerlemede büyük rol oynuyor.

    The Crooked Man (Strange Men Serisi)

Nereden Başlamalı?
Aşağıda gördüğünüz listeyi 2003'ten bu yana bu türün severleri tarafından en çok sevilen oyunları listeleyerek derledim. Dahil etmeyi unuttuğum isimler elbette vardır. Bundan dolayı şimdiden özür dilerim. Önemli olan ve listede olmayan oyunları yorum kutusunda belirtirseniz sevinirim!
Not: Bazı oyunlar +18 ögeler ve sağlık sorunu olanlar için uygunsuz elementler barındırmaktadır (Sıkça renk değiştiren sahneler, aniden beliren sahneler vs.) Lütfen oynamaya karar vermeden önce indirdiğiniz sayfadaki uyarıları dikkate alınız.

  • Yume Nikki: 2004 senesinde Kikiyama tarafından geliştirildi. En popüler RPG Maker oyunu olarak bilinir. Sürekli tekrar eden sürreal manzaralar ve çözülmesi zor bilmecelerle dolu Yume Nikki; evinden çıkmayan ve gününün büyük bölümünü rüyalarındaki dünyaları keşfedip bunları günlüğüne kaydetmekle geçiren Madotsuki'nin hikayesini anlatır. Amaç dünyalarda gezip bulduğu '24 efekt'i biriktirmektir. Her efekt Madotsuki'nin hayatı ve içinde bulunduğu psikolojik durumla ilgili oyuncuya üzeri kapalı bilgi vermektedir.
    Gizemli havasıyla Yume Nikki bir çok RPG korku oyununa ilham kaynağı olmuş, onlarca hayran oyunu yapılmıştır. 2013 senesinde Tomizawa Hitoshi imzasıyla mangası, yine aynı sene Akira tarafından yazılıp Arisaka Ako tarafından resmedilmiş Yume Nikki : I'm Not In Your Dream ismiyle romanı çıkmıştır. Son olarak Şubat 2018'de Yume Nikki: Dream Diary ismiyle alternatif bir oyunu yapılmıştır.
  • IB: 2012'de Kouri tarafından geliştirilmiş bir psikolojik korku oyunu. Oyun ünlü bir resim galerisini ailesiyle gezmeye gelen küçük Ib(Eve)'in hikayesini anlatır. Ib gerçekçi tablolar ve heykellerle dolu galeride gezerken aniden tek başına olduğunun farkına varır. Bunun üzerine galeriden çıkamadığını farkeden Ib, galeride kabuslara taş çıkaran bir gece geçirecektir. Hareket eden tablolar, heykeller ve bitmek bilmeyen labirentler... Ib'e bu yolculuğunda heykeller ve tablolardan başka şeyler de eşlik edecektir.
  • Ao Oni: 2008'de noprops tarafından geliştirilmiş bir korku oyunu. Hiroshi ve arkadaşlarının terk edilmiş bir malikanede kilitli kalıp kaçmaya çalışma hikayesini konu alır. Hiroshi'nin arkadaşları malikaneden çıkmanın yollarını ararken teker teker ortadan kaybolmaya başlarlar. Sonrasında Hiroshi malikanede tek başına olmadıklarını, korkunç mavi bir yaratığın kendilerini takip ettiğini fark eder.
    2013 senesinde romanı çıkmış, 2014 senesinde aynı isimle ortalama bir filmi çekilmiş ve 2017 senesinde o kadar da başarılı olmayan bir animesi ve animasyon filmi yapılmıştır. Şimdilerde Ao Oni ve devam oyunlarını yalnızca Japonca dil desteğiyle Android dükkanlarda bulmak mümkün.
  • Witch's House: 2012'de Fummy tarafından geliştirilmiş bir korku oyunu. Ormanlık bir alanda gözlerini açıp büyük, terk edilmiş bir malikanede gezinmeye başlayan Viola'nın hikayesini anlatır. Viola malikanede gezdikçe buranın tehlikeli bir yer olduğunun farkına varır ancak binada kısılı kalmıştır ve bu yüzden dışarı çıkmanın yollarını aramak zorundadır. Oyun bulmacalar ve jumpscare'ler açısından oldukça zengindir.
    2013'de romanı yayınlanmıştır.
  • Dreaming Mary: 2014'te Accha tarafından yapılmış bir psikolojik korku oyunu. Oyun tipik RPG Maker oyunlarının aksine platform oyunu mantığıyla programlanmıştır. Konusu rüya görmeyi çok seven Mary'nin rüyalarında yaptığı yolculuklardır. Mary rüyalarında gözlerini açtığı zaman tanıdık mekanlarda dolaşır ve kendisini tanıyan 'dostlar'ın verdiği görevleri severek yapar. Görevleri yaptıkça rüyalarında daha da derine dalan Mary acaba uyanabilecek midir?
    Görevler yapıldıkça sevimliliğini kaybedip ürkütücü bir hal alan rüyalar alemi Mary'nin hayatıyla iligili ipuçları vermektedir.
    Oyun +18 ögeler içermektedir.
  • .flow: 2009 senesinde lol tarafından geliştirilmiş bir Yume Nikki fan oyunu. Yapılan Yume Nikki fan oyunları arasında en popüleridir. Oyunun baş karakteri Sabitsuki, zihninin derinliklerinde gezer ve yaşadıklarının akışına kapılır.
    .flow özellikle karanlık ve ürkütücü görsel ve müzikleriyle dikkat çekmektedir. Mariyasu tarafından doujinshisi çizilmiştir.
  • ReKinder: 2003 senesinde Parun tarafından yapılmış bir korku oyunu. Kinder adında yapılmış orjinalinin yeniden yapılmış halidir. Oyun 3. sınıfa giden Shunsuke'nin yaşadığı ürkütücü hayatı konu alır. Büyükannesinde kalmaya giden Shunsuke, dönüşte yaşadığı şehrin kaosun eşiğinde olduğunu görür ve teker teker arkadaşlarını bulmaya koyulur. Birkaç arkadaşını ve kendisiyle yaşıt çocukları bir araya toplayan Shunsuke korkunç bir gerçeği öğrenmeye doğru adım adım ilerliyordur.
    Çevirmen vgperson'ın yayınladığı posta göre oyunun geliştiricisi Parun, Kinder'ı bitirdikten sonra intihar etmiştir ve oyun da geliştiricinin hayatından ipuçları barındırmaktadır.
    Oyun şiddet ve +18 ögeler içermektedir.
  • Alice Mare: 2013 senesinde Miwashiba tarafından Wolf RPG Editor'de geliştirilmiş bir puzzle oyunu. Çoğunlukla puzzle'ları çözmeye odaklı oyunda korku ögeleri mevcuttur. Oyun hafızası kayıp küçük bir çocuk olan Allen'ı konu alır. Allen annesi ve babasını kaybettiği için kimsesiz çocukların bir arada yaşadığı bir yetimhaneye alınır. Diğer çocuklar arasında geçen bir dedikoduya kulak veren Allen, merak edilen gizemi tek başına çözmeye çalışır ve kendi hayatı da dahil kafasındaki bir çok soruya cevap bulacağı büyük, ürkütücü bir yolculuğa çıkar. 
  • Mica: Apoptosis: Soyasushi Productions tarafından geliştirilmiş bir korku oyunu. Oyun üç kişinin ağzından anlatılan hikayeleri konu alır. Oyun içinde ilerledikçe yaşanılan garip olayların kaynağına adım adım yaklaşırsınız. Biri dışarıdaki tehlikelerden korunmak için şatosundan dışarıya adımını atmayan Prenses Micaiah, biri Prenses'in sağ kolu olan sessiz sakin Lenine, sonuncusu ise ev hapsinden kaçıp sığınmak için devasa bir şatoya denk gelen ve psişik güçlere sahip olan Mika'dır. Bu üç kişinin hikayeleri zamanla tek bir noktada birleşecektir. 
  • Fausts Alptraum: 2015 senesinde LabORat Studio tarafından geliştirilmiş bir psikolojik korku oyunu. Hikayesi Goethe'nin Faust'undan esinlenilerek yapılmıştır. Tebeşirle çizilmiş bir dünyada gezinen küçük bir kız gerçekle hayal arasındaki farkı bulmak ve içinde bulunduğu kabustan kurtulmak zorundadır. Ancak bunu başarabilecek midir?
  • Angels of Death: Hoshikuzu KRNKRN tarafından geliştirilmiş bir korku macera oyunu. 4 bölümden oluşan oyun Ray ve Zack adlı iki gencin içinde kısı kaldıkları korkunç dünyadan kaçışlarını anlatır. Nerede olduklarını ve neden burada olduklarını bilmeyen Ray ve Zack içinde bulundukları yapının içinde hayatlarını tehlikeye atacak kişilerle karşılaşacak ve her bir maceralarında kafalarındaki sorulara cevaplar bulacaklardır.
    2018'de aynı isimle animesi çıkmıştır.
  • Hello Charlotte: etherane tarafından geliştirilmiş bir korku oyunu serisi. Oyunda "Kuklacı" görevini üstlenir ve Charlotte adlı kuklayı kontrol edersiniz. Yaptığınız seçimlere göre Charlotte hareket eder ve her seçimin bir bedeli vardır. Charlotte'ı güvende tutmak tamamen sizin elinizdedir. İyi bir Kuklacı mı olacaksınız yoksa...?

  • Uri Tarafından Yapılmış Oyunlar 
    • Strange Men Serisi (The Crooked Man - The Sandman - The Boogie Man - The Hanged Man): Strange Men serisi 2013 senesinde The Crooked Man ile başlayıp The Hanged Man'le sonlanan bir korku oyunu dörtlemesi. Her oyun korkunç olaylar zincirinin baş karakteri haline gelen dört kişinin hikayesini anlatır. Her oyun bir noktada birbirine bağlanmıştr. Hikaye ve puzzle'lar bakımından oldukça zengindir.
  • Sen Tarafından Yapılmış Oyunlar
    • Mad Father: Mad Father, Kuzey Almanya'nın ıssız ormanlarının arasına inşa edilmiş bir malikanede yaşayan Aya Drevis'in hikayesini anlatır. Aya annesinin trajik ölümünden sonra Doktor olan babası ve asistanıyla birlikte yaşamaya başlar. Ancak babasının sakladığı bir sır vardır ve dahası, Aya bu sırrı bilmektedir. 
    • Misao: Oyun adından da belli olduğu üzere Misao adında bir kızın ortadan kayboluşunun hikayesini anlatır. Okuldaki kimse Misao'nun nerede olduğuyla ilgili bir fikrinin olmadığını söylese de bir gün ansızın boy gösteren paranormal olaylar olayın iç yüzünü aydınlatmaya ve yalanları ortaya çıkarmaya başlar.
      Oyun +18 ögeler içermektedir.  

  • Deep-Sea Prisoner Tarafından Yapılmış Oyunlar 
    • Mogeko Castle: Hikaye ağırlıklı bir RPG Maker oyunudur. Korku oyunu değildir ancak ögelerini barındırmaktadır. Aşırı derecede normal bir lise öğrencisi olan Yonaka Kurai'nin hikayesini anlatır. Her zamanki gibi evine giden trene binen Yonaka, evinden çok uzakta bir durağın önünde iner...
      Oyun şiddet ve +18 ögeler içermektedir.
    • Wadanohara and the Great Blue Sea: Hikaye ağırlıklı bir RPG Maker oyunudur. Bir deniz cadısı olan Wadanohara'nın çıktığı yolculuğun hikayesini anlatır. Arkadaşlarıyla çıktığı gezinin dönüşünde önleri köpek balığı Samekichi tarafından kesilir. Bir nedenden dolayı geri dönmemesini isteyen Samekichi bunun için Wadanohara'nın önüne türlü engeller koyacaktır.
      Oyun şiddet ve +18 ögeler içermektedir.



Kaynaklar
 

06/02 + Paraiso Karakter Tanıtımları

Herkese merhaba.
Okulların başlamasına günler kala, henüz aklım yerindeyken yarım bıraktığım işi tamamlamak istedim.
Evet! Paraiso Karakter Tanıtımları! Yeni ve daha detaylı!

Paraiso Karakter Tanıtımları

 

Karakterleri çizip profillerini oluşturmaktan çok Blogger ve dahiyane resim boyutlama ayarlarıyla uğraştım ve baktıysanız hala bir dağınıklığın olduğunu görebilirsiniz.
Bu beni üzüyor fakat elimden başka bir şey gelmiyor. 

Haziran'a kadar yayınlanmış bölümleri düzenlemekle, yeni bölümler yazmakla ve alternatif görsel yapmakla uğraşacağım. 
Paraiso hakkında yorum ve fikirlerinizi belirtmekten çekinmeyiniz! ☆

Görüşmek üzere!

2019/01/25

Oyun Tanıtım / Yorum : Strange Telephone

Başlamadan Önce...
Herkese merhaba! Uzun zamandır oyun yazısı yazmıyordum (daha doğrusu uzun zamandır oynayıp bitirebildiğim bir oyun olmamıştı) ve bu boşluğu hevesle oynayıp bitirdiğim bir oyunun tanıtımıyla doldurmaya karar verdim. Oynamış yahut oynamayı düşünen okuyucularımızı mutlaka yorum kutusunda buluşmaya davet ediyorum! 
Not: Yazı "kişisel düşünceler" bölümü dışında spoiler barındırmamaktadır. Rahatlıkla okuyabilirsiniz!



Tanıtım Videosu



Tanıtım

Strange Telephone, HZ3 Software (yuta) tarafından geliştirilmiş ve 21 Ocak 2019 tarihinde AGM Playism tarafından piyasaya sunulmuş 2D bir macera/puzzle oyunu. Strange Telephone'u PC ve Android'de bulabilirsiniz.


Hikaye
Jill, karanlık bir dünyaya hapsolmuş bir genç kızdır. Bu dünyadan çıkmanın tek yolu arkasında bulunan devasa kapıyı açmaktır. Jill telefonunu yani bu dünyadaki tek dostu Graham'ı kullanarak 6 haneli numaraları rastgele aramak, numaraların kendisini sürüklediği karmaşık boyutların içindeki bilmeceleri çözmek ve kapının anahtarını bulmak zorundadır.


Oynanış Şekli
Oyun point and click mantığıyla çalışıyor. Kimi zaman rastgele, kimi zaman da oyun içindeki bazı ipuçlarını bir araya getirerek bulduğunuz numaraları aramalı ve numaraların açtığı boyutlara girip bazı eşyalar bulmalısınız. Oyun içinde bulduğunuz bu eşyaları girdiğiniz başka boyutlardaki bilmeceleri çözmek için kullanacaksınız. Ancak dikkatli olun, bir numarayı çevirdikten sonra hatta ne kadar uzun zaman geçirirseniz içinde bulunduğunuz boyut o kadar bozulacak ve geri dönüşü olmayan hasarlara yol açacaktır. Bu yüzden sol üst köşedeki numaranın 5'e ulaşmamasına dikkat edin.

Görseller

Pixelart tarzı görseller geliştirici yuta tarafından hazırlanmış. Oyun 3D üzerine yoğunlaşan bir oyun motoru üzerinde yapılmış olmasına karşın 2D olarak programlanmış ve görselleri de buna uygun olarak yapılmış. Oyunu normal renkleriyle oynayabilmenin yanı sıra CRT TV ekranı efektiyle de oynamak mümkün. (Bu gönderideki görseller de bu efekt seçeneği açık halde çekilmiştir. Asıl hali fragman videosundaki gibidir.) Son olarak karakterin bir hatta uzun süre geçirmesinin bir sonucu olan bozulmalar kendini görsellerde glitch efekti olarak gösteriyor ve bu da oyuna belirsiz bir ürkütücülük katıyor.


Müzik
Oyunun müzikleri yine geliştirici tarafından grafiklerle uyumluluk göstermesi açısından 8-bit türünde bestelenmiş. Müzikler de görseller kadar güzel ve bir yandan ürkütücü.

Sonlar
Oyunun 11 tane sonu bulunuyor. Bunların birkaçı bilmeceleri çözerek elde edilen anahtarlarla elde edilebilirken birkaçı da oyun içinde tetiklenen bazı olaylar sonucu elde edilebiliyor. Her son Jill'in hayatı ve oyunun tam olarak ney hakkında olduğunun ipuçlarını taşıyor.


 
Kişisel Düşünceler
Strange Telephone'u bir süredir geliştiricinin twitter sayfasından takip ediyordum ve görsellerine bayılıyordum. Doğrusu tam da beklediğim ayarda bir oyun oldu. Çevirmeli telefon mantığını retro görünümlü bir oyuna aktarmak bence dahice. Bu ve bunun gibi nostaljik öğeler beni oyuna daha çok bağlıyor. Buna ek olarak eşyaları toplayıp başka boyutlarda gezinmek ve bulduğunuz eşyaları bu boyutlardaki bilmeceleri çözmek için kullanmak bana çok Yume Nikki-vari geldi. Oyuna karakteri uyandırarak başladığımız ayrıntısını da göz önünde bulundurduğumuz zaman Yume Nikki'den esinlenildiği bariz bir şekilde belli oluyor. Fakat elbette Yume Nikki'den oldukça farklı ve enteresan bir oyundu. Tek üzücü yanı aşırı kısa olmasıydı diyebilirim. Bunu da geliştiricimizin oyun motoru seçmedeki ve istediği sistemi oturtamamasındaki talihsizliğine bağlayabiliriz. Yuta-san'dan daha uzun soluklu oyunlar bekliyor olacağım!

Oyun hakkındaki yorumlarınızı yorum kutusunda belirmekten çekinmeyin!
Bir sonraki gönderide görüşmek üzere!


Kaynaklar
Strange Telephone Developer Notes

2019/01/24

24/01 + Paraiso

Herkese merhaba!
Tembel popomu kaldırıp biraz bir şeyler yapabildim.
Artık Paraiso ile ilgili doğru dürüst bilgiye ana sayfasından ulaşabilirsiniz!


ana sayfa görseli numunesi

Ayrıca sevgili Kio'nun yazılı tarihe en büyük katkılarından biri olan Paraiso Bilgilendirme Rehberi de ana sayfadaki yerini almış durumda. Daha büyük önem arz eden Karakter Tanıtımları sayfasını yapabilirdim ama hayır, saatlerimi bu küçük şeye harcamak zorundaydım. 

Bundan sonraki güncellemede umuyorum ki Karakter Tanıtımları sayfasına erişebileceksiniz. 
Bir sonraki güncellemenin zamanı için söz veremiyorum.
Son zamanlarda kendimi hiç iyi hissetmiyorum. 
İçimdeki 'yaşamanın ve tüm bunları yapmanın hiçbir anlamı yok hayatın berbat ve bundan daha iyiye gitmeyecek' zehrini kusabilirsem en kısa zamanda yazacağım.

Görüşmek üzere.
Tasarım: Zuri