2018/12/27

27/12 : Yeni Yıl Öncesi Yazısı

Herkese merhaba!

Yazmayalı uzun zaman oluyor. Sopanın ucuna iple bağlı üniversite diplomamın arkasından koşturmakla o kadar meşguldüm ki buralara bakmayı bırakın kafamı kaşıyacak vaktim bile yoktu. Yazmadığım süre boyunca yine bir sürü şey oldu fakat bunları anlatıp canınızı sıkmak istemiyorum. Anlatırken benim de canım sıkılıyor. Olmuş bitmiş şeyleri su yüzüne çıkarıp moral bozmanın kime ne faydası var değil mi?

Bu arada, bu dizeleri okuyan değerli insan, umarım sen de hayatınla mutlusundur. Umutsuzlukların yüreğini ele geçirmemesi dileğiyle!

Artık yeni yılın iyi şeyler getireceğine inanan umut dolu insanlardan değilim ama bu klişeliği bir blog yazısı yazma fırsatı olarak kullanmak istedim. Son iki aydır yaşadığım olumsuzluklar bana "yeni yıla umut bağlama", "hiçbir şey değişmeyecek" gibi  mesajlar verdiğinden önümüzdeki yıla zerre beklenti beslemiyorum. Ama yine de belli şeyler için dilek dileyecek ve bunların gerçekleşmesini bekleyeceğim. Hayalleri olmayan insan ölüme adım adım yaklaşır çünkü. Bunu kendimden biliyorum.

Öncelikle annemin iyileşmesini diliyorum. Eğer bu dileğim gerçekleşirse aşağıda saydığım diğer dileklerin pek bir önemi olmayacak çünkü aşağıya sıralayacağım liste kendi mutsuzluğumu bastırıp hayattaki amaçsızlığımı dağıtmak için kurduğum birkaç oyun. Sadece annemin iyi olmasını istiyorum. Gerisi zaten bir şekilde olur.

Aileme bakacak kadar para kazanabildiğim bir işe sahip olmayı diliyorum. Nasıl olacağı önemli değil, isterse bütün günümü yesin ama emeğimin karşılığını versin istiyorum. Böylelikle bazı şeyler için endişelenmem ve uykularım kaçmaz.

Bir Ukulele sahibi olmayı diliyorum. Ülkenin gidişatıyla birlikte yükselen fiyatlar bu enstrümanın fiyatına da yansıdığı için bir türlü paramı bir araya getirip alamıyorum. Eğer ukulele alabilirsem mutlu olacağım bir miktar.

Paraiso'yu geliştirip okunmaya değecek bir web novel haline getirebilmeyi diliyorum. Çizimlerini güzelleştirmek ve daha kaliteli bir hikaye anlatımı yapmak istiyorum. Bunun üzerinde çok çalışacağım. Yazdığım evreni seviyorum ve benim gibi bir dünya hayal eden herkesin Paraiso'yu ziyaret etmesini istiyorum. Belki bir gün hep birlikte oraya gideriz.

Akutagawa Ryuunosuke'yle tanışmayı diliyorum. Umarım bir gün ikimiz de karşılaşacağımız bir yerde olacağız.

aoi shouta ve ishida akirayla tanışmak istiyorum kyaa 

Luka ve Kio size mutlu yıllar diliyor ☆
Bahçesinde biber yetiştirebileceğim bir ev sahibi olmayı diliyorujm.

Artık saçlarımın dökülmemesini diliyorum.

Başka başkaa.... sanırım bu kadar, evet.

Bu dileklerden sonra bir de tabut dilemeliydim belki de.
Sizin yeni yıl dilekleriniz neler? Yorum kutusuna yazmayı unutmayın!

Son olarak 7 Ocak'ta Paraiso için güncelleme yapmayı planlıyorum. Yeni bölüm olmayacak belki ama karakterleri daha yakından tanımanıza yardımcı olacak bir güncelleme olabilir bu!
Lütfen beklemede kalın.

Bir sonraki gönderide görüşmek üzere!
Kendinize iyi bakın! İyi tatiller!
Ve mutlu yıllar.

2018/11/18

18/11 + Paraiso

Merhaba,

Eminim bu "kısa" aranın ardından bu sayfayı hayaletlerden başka kimse okumuyordur. Ancak yine de bir şeyler yazmadan burayı bırakmayacağım.
Son zamanlarda ne bedenen ne de ruhen kendimi iyi hissediyorum. Soğuk havaların taşıdığı salgınlardan birine kapıldım, kılımı kıpırdatacak halim yok, ağrılar dalga dalga başımı işgal ediyor ve bitirmem gereken bir sürü saçma sapan ödev var.
"Daha kötüsü olabilirdi." diyecek gibi oluyorum kendimi avutmak için. Sonra bir kahkaha alıyor yerini.
Kendime acıyorum. Nedenini sormayın.

I'm sick of doing things that I don't want to do. 

Paraiso'ya kısa bir aradan sonra devam edeceğimi söylediğimi hatırlıyorum.
Her ne kadar buna çok inanmış olsam da daha fazla zamana ihtiyacım olduğunu üzülerek söylemek istiyorum.
Paraiso bir süre daha bekleyecek. Haziran'a kadar. Bunun sebeplerinden bahsedeceğim şimdi.

  • Öncelikle, hikayeyi ödevlerimin patlak verdiği bir zamanda yazmaya başladığım için yazılarımda bir zorlama, bir yetiştirmeye çalışma havası sezdiğimden yazdığım 5+1 bölümü yeniden gözden geçirmeyi ve düzenlemeyi planlıyorum. Değişiklik yapacağımı düşünmüyorum, çoğunlukla yaptığım zavallıca gramer ve mantık hatalarını düzelteceğim.
  • Sonra görseller. Şu aceleye gelmiş görseller. Sabırsız bir insan olduğumun göstergesi görseller. Haziran'a kadar kardeşimle görseller üzerinde yoğunlaşacak ve Paraiso'yu içinde bulunduğu pejmürdelikten kurtaracağız.
Kio beklemenizi emrediyor. Çünkü canı öyle istiyor.
  • Buna ek olarak Paraiso'nun ana sayfasında da ipucunu verdiğim üzere Paraiso Gezi Rehberi ve Ivır Zıvır Bilgiler Köşesi'ni yazacağım. Kio'nun yazacağı beceriksiz Gezi Rehberi'nin eğlenceli bir ekstra olacağını düşünüyorum. Aynı zamanda da bana olayları daha kolay aktarmamda yardımcı olacak güzel bir döküman. Şimdiden teşekkürler Kiopanda!  
  • Ivır Zıvır Bilgiler Köşesi ise tamamen bana ait olup hikayeyi oluştururken bana nelerin ilham kaynağı olduğuyla ilgili küçük bilgiler veren bir sayfa olacak. Karakterleri tasarlarken nelerden etkilendik gibi, giçe tam olarak nasıl bir meyve gibi, bu kadar delirip kendimi içine hapsettiğim bir dünya hayal etmeme sebep olan şey neydi gibi...
  • Son olarak yazacağım yeni bölümler dizisinde karşımıza çıkacak yeni karakterleri tanıtacağım. Yani Haziran'a kadar Paraiso kuzu kuzu beklemeyecek, yenilenip bomba gibi geri dönecek!

Bu yüzden heyecanla bekleyin! Ve desteğinizi benden esirgemeyin lütfen.

Bahsettiğim tüm bu yeniliklerin meyvesini Ocak'ta bekleyin.
Kendinize iyi bakın.
Bir sonraki gönderimde görüşmek üzere!

2018/10/20

20/10

Bu sayfayı okuyan herkese merhaba.
İçimde birikip patlamadan önce bazı şeylerden bahsedeceğim.
Fakat bundan önce iyi olduğunuzu umut ediyor ve iyi dileklerimin sizinle olduğunu bilmenizi istiyorum.
Kendinize dikkat edin lütfen. ♡

Yılın her şeyin birbirine girdiği ve beni depresyon çukuruna itmek için elinden geleni ardına koymadığı dönemine girdiğimi fark ettim. El ele verip üzerime yıkılan okul projeleri, çıkar için arkadaşlık yapan dostlarımın yüzlerindeki sevimsiz ifadeler, artık eskisi gibi olmayan bazı şeylerin verdiği tatsız hava, annemin ameliyat olmuş olmasından dolayı duyduğum yoğun baskı ve daha bir çok şey, bir gün otobüsten indikten sonra koşarak eve gidip odamın ortasında hüngür hüngür ağlamama neden olduktan sonra bunu fark etmem hiç de zor olmadı.

Yine de daha kötüsü olabilirdi diyorum. Daha kötülerini de görmüştüm.

Bu bunalımı en kısa sürede atlatmak ve planlarıma verebileceği olası hasarı önlemek için çözüm yolları aramaya karar verdim. Bu yüzden kısa bir ara vereceğim. Ve Paraiso'nun 5. bölümü, bu aradan önce yayınlayacağım son bölüm olacak.

bence gönderiyle oldukça alakalı bir gif
Bi' dakika, Paraiso mu? O da ne?

Paraiso, catalpagarden tarafından yazılıp akira tarafından resmedilmiş, sevimli uzaylılar, kafadan kontak doktorlar, çocuk edasıyla yazılan bilimsel günlükler ve ölümcül meyvelerle dolu rengarenk bir web roman!

Paraiso'nun garip dünyasına adım atmak için buraya tık tık!



Neyse ne diyorduk? Kısa bir ara.

Bu kısa ara süresince boş durmayı planlamıyorum elbette. Kafamı boşaltıp gereksiz düşüncelerden kurtulmayı ve web romanıma çeki düzen vermeyi planlıyorum. Başlayalı daha dört bölüm oldu ve her bölüm oldukça kısa metinlerden oluşuyor. Anlatmak istediğim hikayenin daha çok ama çok başındayım. Buna rağmen kafamda hayal ettiğimi tam anlamıyla aktaramıyorum ve bu fazlasıyla canımı sıkıyor. Bunun yanında üzerinden geçip düzeltmeyi planladığım fakat başaramadığım çok şey var. Ve tüm bunları başaramamamdaki en büyük etken yukarıda bahsettiğim dönemin içinde olmam.

Bu dönemi en kısa sürede tek parça olarak atlatıp geri dönmek için sabırsızlanıyorum ve bunun için elimden geleni yapacağım.

Aynaya baktığımda daha iyi bir yüz görene kadar elveda!
Çok yakında yeniden görüşmek üzere!

2018/10/04

04/10

Herkese merhaba!

Bu gönderiyi bulaştığım hayali dünyadan uzaklaşıp biraz da olsa günlük yaşantımdan bahsetmek için yazıyorum. Ara sıra böyle kısa yazılar yazmanın burada beni okuyan dostlarımı da sıkılmaktan kurtaracağını umuyorum.

Bu sayfayı okuyan dostlarım, en iyi dileklerimin sizlerle olduğunu bilmenizi isterim. Son zamanlarda günlük yaşamı felç eden salgın hastalıklardan benim gibi  nasibinizi almadan önce kendinize dikkat edin lütfen.

Derslerin başlamasıyla ciddi bir çalışma sürecine girmiş bulunmaktayım. Yirmi üç yaşına girmiş bir insan olarak hala bir hedefimin olmayışı beni bir miktar boşluğa sürüklese de hayata tutunmak için elimden geleni yaptığımı sanıyorum. Çok sağlam olmasa da bir temele sabitlediğim bu planların ileride tıpkı lisede kurduğum hayaller gibi beni yarı yola bırakmamasını ummaktan başka bir şey yapmıyorum. Günlerim kütüphane masalarında ve otobüs koltuklarında harcanırken okuduğum kitaplara her hafta bir yenisi ekleniyor. Birkaç gün önce Camus'nün Mutlu Ölüm'ünü bitirdim. Yarın da duygusallığımı yenip kitaptan ayrılabilirsem Edogawa Ranpo'nun hikayelerinin derlendiği kitabı bitirmiş olacağım. Bundan sonra ya Akutagawa'nın hikayelerine geri dönmeyi ya da Poe'nun henüz okumadığım hikayelerini okumayı planlıyorum. Akutagawa'nın hikayelerini geçen sene okuduğumu elde bulundurduğum zaman Poe'ya kaldığım yerden devam etmek daha mantıklı geliyor fakat garip bir şekilde yılın bu zamanı elim istemsizce Rashomon'un üzerinde geziniyor.

Kitap önerilerine her zaman açığım!

Bunun dışında günümün büyük çoğunluğu dinlemeye değer görmediğim insanları dinliyomuşum gibi görünüp hayal dünyamın içinde gezinerek geçiyor.



Bu arada, Paraiso'yu okudunuz mu? Ah, yoksa duymadınız mı?

<reklam kı>

Paraiso, yakın zamanda yazmaya başladığım bir web novel! İlk defa büyük bir ciddiyetle bu işe atıldığım için yazılarım göze çiğ görünebilir ancak zamanla ve sizin de yorumlarınızla birlikte kendini geliştirecekler!

Bu yüzden, boş zamanınızda hikayeme bi' göz atın ve yorum yapmayı ihmal etmeyin!

Paraiso' nun yeni bölümleri her beş günde bir bu sayfada!

</reklam kı>

Keşke Paraiso hakında daha fazla şey söyleyebilsem ama söyleyeceğim her şeyin ileriki bölümler hakkında ipuçları olduğunu bildiğimden çenemi kapatmayı seçiyorum. Tüm bunları yazıya dökmek için sabırsızlanıyorum.

Bu gönderiden sonra muhtemelen Paraiso'nun ikinci bölümünü yayınlayacağım.
Bir sonraki kişisel yazıma kadar kendinize iyi bakın!

2018/09/25

S01V (Paraiso) - Bölüm 00


“Merhaba Kağıt Parçası,
Bu satırları hayallerine kavuşmuş mükemmel bir insan yazıyor.
Ah, bana Doktor Cotton da diyebilirsin.”

Hastane yatağına iliştirilmiş sehpanın üzerinde bu dizeleri yazarken otuz iki diş sırıtıyordu Luka. Boşta olan eliyle burnuna düşen yuvarlak gözlüklerini düzeltti ve karalamasına kaldığı yerden devam etti.

“Uzun zaman önce (Tam olarak hatırlayamıyorum… ııh… sanırım altı sene önce?) televizyonlarda ‘Evrende yalnız değiliz!’ diye yayınlanan haberlerden bu yana hayalim, ekranda gördüğüm o yeşil gezegene gitmekti. Kod adı N0304-S01V olan gezegen. Biz insanlar o gezegene kısaca ‘Paraiso’ diyoruz. Çünkü o gün mercekten gözlerimizin önüne serilen manzara ancak bir cennete ait olabilirdi. Yemyeşil bahçeler, tertemiz su kaynakları ve yaşayan canlılar! O dönem uzay denen ıssız çölün çok da uzak sayılmayan bir köşesinde, tıpkı Dünya gibi bir gezegende, insan dışında yaşayan bir medeniyetin bulunmuş olması tüm dünyayı sarsmıştı. O zamanlar on dokuz yaşlarında olan ben, durmadan bunun hakkında sayısız planlar yapmış ve ailemin kafasını şişirmiştim. Güzel günlerdi. Ve daha da güzel günler yakında şimdi. Ne olduğunu tahmin et. Yıllardır verdiğim emeklerin karşılığı olarak Paraiso’ya araştırmacı olarak gidiyorum! İlk giden olma şerefine yaşım ve tecrübem gereği erişememiş olsam da bir fark yaratacak ve ismimi herkese hatırlatacağım. Doktor Cotton’ı bir gün herkes tanıyacak!”

Luka iç geçirip elini çenesine koydu ve beyaz tavanı seyretti. Yeşil gözlerinin önünden yalnızca gidip göreceği yerlerin önceden çekilmiş görüntüleri geçiyor ve pek yakında tüm o görüntülere kendi gözleriyle şahit olacağını düşündükçe içi kıpır kıpır oluyordu. Çok geçmeden hayal dünyasında gezinen bilinci, odasının kapısının açılmasıyla dağılıp içeriye giren iki kişiye odaklandı. Biri tıpkı kendisi gibi göz alıcı sarı saçlara sahip, bebek yüzlü bir genç kadın, bir diğeri de fazla tanıdık olmayan beyaz önlüklü, orta yaşlı bir adamdı. İkisi de içeriye girer girmez Luka’ya gülümsediler ve yattığı yatağın iki yanına iliştiler. İlk konuşan beyaz önlüklü adam oldu.

“Heyecanlı mısınız Cotton Bey?”

“Lütfen. Doktor Cotton denmesini tercih ederim.”

Orta yaşlı adam ağzını büzüp gözlerini kaçırırken sarışın kadın eliyle Luka’nın omzuna hafifçe vurdu.

“Luka! Ne saçmalıyorsun durup dururken? Lütfen kardeşimin kusuruna bakmayın.”

“Önemli değil.” dedi doktor gülümseyerek. “Anlıyorum. Kardeşiniz haklı. Doktor Cotton unvanı bahse değer bir dahi ve bu şekilde hitap edilmeyi hak ediyor.” Adam boğazını temizleyip elinde tuttuğu belgeleri hafifçe kıvırdı. “Çıkacağınız yolculuğun kurallarından ve adımlarından bahsetmeden önce ihtiyacınız olan her şeyi yanınıza alıp almadığınızdan emin olmam gerek.”

Genç kadının konuşmasına fırsat bırakmadan neşeyle haykıran Luka, önündeki sehpayı kenara ittirip yanında hazır bulundurduğu küçük bavulu dizlerinin üzerine koydu ve açıp ikisine gösterdi.

“İşte hepsi burada! Ağrı kesiciler, rüya kovucular, uyku ilaçları, çizgi romanlar, bir müzik çalar, birkaç kıyafet ve gizli gizli bir şeyler!”

Genç kadın dudaklarını birbirine bastırmış endişeyle kardeşine bakarken yanlarındaki doktor göbeğini hoplatarak güldü.

“Bu harika Doktor Cotton. Bahsetmeseniz de bavulun derinliklerinde asıl ihtiyacınız olacak donanımı görüyorum.”

“Doktor Bey, bundan emin misiniz? Aklı havada kardeşimi böyle bir şey için göndermek beni endişelendiriyor.”

Luka kıkırdayıp ablasının elini tuttu.

“Endişe etme abla. Ben iyi olacağım!”

“Senin için değil zaten, seninle vakit geçirecek zavallılar için endişeleniyorum.”

Luka dudaklarını büküp ellerini geri çekti. Doktor, kardeşler arasındaki gerilimi dağıtmak adına araya girdi.

“Böyle bir görev için Doktor Cotton’dan baha iyisi bulunamazdı hanımefendi. Şirketimizin patronu, Cotton Bey’i özel olarak tavsiye etti. Ben de bu teknolojinin geliştiricilerinden biri olarak seve seve projeyi devam ettirmeye gönüllü oldum.”

“Ama…”

“Lütfen hanımefendi. İşimizi daha fazla zorlaştırmayın. Korkmayın, her şey yolunda. Biliyorsunuz ki bu projede en önemli olan şey Cotton Bey’in sağlığı.”

Doktor elindeki belgeleri açıp konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

“Samsara adını verdiğimiz projemiz, kişinin bilincini günümüz uzay yolculuğuna dayanıklı, son derece fonksiyonel ve tıpkı kişinin kendi vücudu gibi gerçekçi bir bedenin içine aktarmamıza olanak sağlıyor. Loka adını verdiğimiz bu bedenler kişinin vücudunun tıpatıp aynısı görünümünde özenle üretiliyor ve kişinin bilincini yüzde yüz koruyor.”

Luka doktorun anlattıklarını yüzünde hayretin izleriyle dinliyordu. Söylediği her şeye eli çenesinde, kafasını sallayarak cevap verdikten sonra mırıldandı.

“Bu demek oluyor ki teknik olarak benim bir kopyamı yarattınız.”

“Yedek bedeniniz diyelim.”

Luka gözlerini kısıp adamı süzdü.

“Yapmadan önce bana sorsaydınız biraz daha uzun boylu, biraz daha yapılı bir beden yapmanızı rica edebilirdim! Bir de tam şu kalçamın altındaki doğum lekesini-”

Luka yattığı yerden kot pantolonunu yavaşça kalçasından sıyırırken omzuna bir fiske daha yedi. Ancak doktor gülüyordu.

“İşte bu yüzden sormuyoruz. Şimdi, çıkacağınız yolculuk, bedenin içinde bulunacağı makinenin inanılmaz hızına rağmen kırk sekiz saat sürecek bir yolculuk. Bu yüzden Paraiso’ya varana kadar uykuda tutulacaksınız. Uyandığınızda oluşacak baş ağrılarına karşı doktorlarımızın size temin ettiği özel ağrı kesicilerden almanızı öneriyoruz. Uyandığınızda size önceden anlaşılmış bir rehber eşlik edecek. Kendisi hakkında pek bir bilgimiz yok ancak iyi anlaşacağınızı umuyoruz. Oradaki ihtiyaçlarınız için tamamen rehberinize güvenebilirsiniz.”

“Vay canına.” Luka yatak çarşafının altından ayaklarını sağa sola sallıyordu. “İnsanlara çok benzediklerini duymuştum. Ama duruşlarında insan olmayan garip bir hava varmış. Sevimli bir bayan olsun! Lütfen sevimli bir bayan olsun!”

Luka ellerini birleştirmiş dua eder gibi tekrarlarken ablası kafasını sağa sola sallayıp önündeki bavulu toparladı.

“Araştırmaya gidiyorsun Luka. Kendine bir kız bulmaya değil.”

“Neden ama? Uzaylı bir kız arkadaş neredeyse bütün bilim kurgu geek’lerinin hayalidir!”

“Koca dünyada kendine uygun bir kız bulamadıysan orada hiç şansın yok sevgili kardeşim.”

Doktor yeniden araya girdi.

“Şirketinizin sizden isteği, Paraiso’da bulunduğunuz süre içerisinde gözlemlediklerinizi haftada bir iki defa günlüğünüze kaydetmektir. Loka’nız gezegene vardıktan sonra belirli aralıklarla uyandırılacak ve bedensel gereksinimleriniz yerine getirilecektir.”

“Bu harika. Hadi şimdi gidelim.”

“Bavulunuzdaki donanım bizimle iletişim kurmanıza olanak sağlayacak. Paraiso savaşın, nasıl desem, bir nevi günah kabul edildiği barışçıl bir gezegen. Ancak bir sorununuz olması durumunda yahut herhangi bir acil durum olasılığına karşın bu iletişim cihazını açık bırakmanızı rica ediyoruz.”

“Çok iyi. Pekâlâ, hadi gidelim.”

“Son olarak Paraiso’ya gitmenizdeki asıl amacın bilincinde olarak, oradaki vaktinizi verimli geçirmenizi rica ediyoruz.”

Luka yatağın içinde sabırsızca kıpırdanıp ellerini iki yana sertçe bıraktı.

“Biliyorum biliyorum! Yeterince masal anlatmadın mı amca? Yolla beni artık!”

“Luka! Beyefendiye saygısızlık etme. Kaç yaşındasın sen?!” Genç kadın neredeyse bağırıyordu. Luka omuz silkti.

“Yirmi beş. Fakat bunun konumuzla alakası yok sevgili ablacığım. Gel de son kez kucaklaşalım. Ben yokken kendine çok çok iyi bak.”

İki kardeş sıkıca birbirlerini kucaklarken doktor odanın içinde hareket edip bilinç aktarımında kullanacak ilaçları hazırladı. İğnenin açılan kapağının sesi Luka’nın yüzünün buruşmasına sebep olmuştu. Titreyip bükülen midesi az sonra ablasının hıçkırıklarıyla eski haline döndü.

“Abla, neden ağlıyorsun?”

“Kes sesini Luka…”

“Tamamen gitmiyorum ya. Sık sık uyandıracaklarmış bak!”

“Seni her gün ziyarete geleceğim, tamam mı? Her gün. Seni asla bırakmayacağım. Ablan söz veriyor.”

“Amma yaptın abla. Sanki ölüme gidiyormuşum gibi konuşuyorsun.“

Genç kadın bir süre daha kardeşinin saçlarını okşayıp ağladı. Ardından kendini toparlayıp gülümsedi. Kızaran burnu ve şişik gözleriyle tıpkı bir tavşanı andırıyordu.

“Her şey kardeşimin iyiliği için. Paraiso’da iyi eğlenceler.”

Doktor elinde iğneyle hazır bir şekilde bekliyordu. Luka yattığı yerde geriye yaslanıp sol kolunu uzattı. Ardından gülümseyerek ablasına baktı.

“Seni seviyorum abla. Sakın ben yokken beyinsiz erkeklere gönlünü kaptırma.”

“Sakın uzaylı bir kız arkadaş getirme. Seni seviyorum Luka.”

Luka, iğnenin koluna battığını hissetmesiyle gözlerini yumdu. Tamamen uykuya dalmadan önce tek hissettiği gözlüklerinin yüzünden alınışıydı. Kademe kademe uyuşan bedenine rağmen gücünü topladı ve kırık dökük kelimelerle de olsa gözlüğünün bavula konmasını talep etti.

Ardından tamamen yabancı bir yerde gözlerini açana dek derin bir uykuya daldı.

2018/09/14

Duyuru: Yeni Web Novel

Herkese iyi akşamlar!

Kafamda mükemmel düşünceler ve hayallerle gelip klavyenin tuşlarına hevesle basmayalı uzun zaman oluyor. Umarım buraları ziyaret eden sizlerin de keyifleri yerindedir.

En güzel dileklerim sizlerle!!

Bir önceki gönderimde de bahsettiğim gibi 25 Eylül'de bu sayfada güzel bir şeyler olacağının haberini vermiştim. Fakat bu konuda o kadar heyecanlıyım ki dayanamayıp bunun haberini şimdi vermeye ve 25'ine kadar gün saymaya karar verdim. Bu süreç içerisinde elbette planlarım hakkında önemli güncellemeler yapacağım.

/drumroll please

Sayfanın yazarı sonunda geri dönüyor!
Hem de bir web novel'la! (๑˃ᴗ˂)ﻭ

Uzun bir süredir buralarda yıkık dökük kısa hikayelerimi yahut hayran kurgularımı paylaştığımı az çok görmüşsünüzdür. Fakat hayatımdaki dalgalanmalardan dolayı bir çoğu yarım kaldı ve zamanla zihnimdeki fikirler uçup gitti. Bir daha yüzlerine dönüp bakar mıyım bilemiyorum. Elimden geleni yapacağım.

Ancak onlara gelmeden önce uzun soluklu ve eğlenceli bir web novel yazmaya başladığımın haberini vermek istiyorum!

Bu web novel'ımla ilgili detaylı bilgiye, yakında gelecek olan karakter tanıtımlarına ve eklenecek bölümlere aşağıdaki sayfadan ulaşabilirsiniz!

S01V (Paraiso) Web Novel Ana Sayfası


Şimdilik yalnızca küçük bir tanıtım resmi ve konusu yer alacak.
Daha fazla detay için takipte kalın! (ノ´ヮ`)ノ*: ・゚
Bir sonraki gönderimde görüşmek üzere!!


2018/09/11

25.09

Herkese iyi akşamlar!

Verilen ancak tutulamayan sözlerin ardından bir kez daha buradayım. Ayrıntılı olarak dile getiremesem de 'bazı şeyler' ben değişmeye çalıştıkça beni geri çekmek için elinden geleni yapıyor. Değişim denen şey sandığım kadar kolay olmadı. Bu beni hayal kırıklığına uğratıyor.

Ancak!

25 Eylül'de burası tıpkı buraya ilk geldiğim zamanki gibi toz pembe hayaller ve güzel şeylerle dolu olacak!
Çiçekler böcekler! Tıpkı o zaman da dediğim gibi!
Eskiden dinlediğim melodiler eşliğinde!
Her şey güzel olacak. Söz veriyorum.
Bu sefer batırmayacağım.

Dolunaylı gecede görüşmek üzere!

2018/08/01

değişim

Herkese iyi akşamlar!
Ayın ilk gönderisi ve yepyeni bir başlangıç.

Değişen isimlerin bazı kötü anıları da kendisiyle birlikte götürmesini umarak bir şeyler yaptım. Sanırım bu yaptığım üçüncü büyük değişiklik olacak.
Değişiklikler iyidir ama, öyle değil mi?

Sadece bu sayfayla değil kendimle de ne yapmam gerektiği üzerine uzun uzadıya düşündüm ve bir takım kararlar aldım. Bu gönderinin de bu değişimin mihenk taşı olması kararına vardım. Bu akşam pek havamda değilim, kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyorum ama yine de elimden geleni yapacağım.

gönderiyle alakasız gif
  • Öncelikle sayfamı düzene sokmayı ve bölümlere ayırmayı düşünüyorum. 2013'ten bu yana jilyon tane gereksiz gönderi ve etiket oluşturdum. Bunları temizlemek ve baştan başlamak istiyorum.

  • Sonra tasarımı değiştirmeyi düşünüyorum. Ama emin değilim. Belki de değiştirmem.

  • Eski çeviri zımbırtılarıma geri dönmeye karar verdim ancak bunları bakashuu-translations bünyesinde paylaşmak yerine burada paylaşacağım. bakashuu-translations elbette ki silinmeyecek ama bundan sonra da aktif olmayacak.

Elbette bunları başarabilmek için kendimde de değişiklikler yapmam gerekecek.
Bu yüzden bana şans dileyin.

Bir önceki gönderilerime yaptığınız yorumlar için çok teşekkür ederim. Kelimeleriniz benim için çok değerli. Söylediklerinizi kafama kazıyacak ve elimden geleni yapacağım!

Kendinize iyi bakın!
Bir sonraki gönderide görüşmek üzere!

2018/07/11

Yansıma

Herkese iyi geceler! ヽ(*・ω・)ノ

Bir başka sıkıcı akşam, bir başka sıkıcı gönderi.
Hala buralara uğrayıp sayfadaki bunaltıcı müziklerden ve düşüncelerden etkilenmiyor ve intihar eğilimlerine kapılmıyorsanız güçlü yapınızdan dolayı sizi tebrik etmek isterim!

Son birkaç gündür diğer günlere oranla biraz daha doğru dürüst günler geçirdiğimi söylemek istiyorum. Hala yaz tatili için hazırladığım planları hayata geçirebilmiş değilim ancak içine düştüğüm bu boşluk çukuru kendim ve ne yapmak istediğimle ilgili bir takım düşüncelere itti beni.
Sonuç olarak bu sonu gelmeyen düşünceler sürüsü hiçbir karara varamamamla yok olup gitti. Her zamanki gibi hastalıklı bilinçaltım beni şaşırtmadı.

Bu akşamki can sıkıcı konumdan bahsetmeden önce sahneye konudan alakasız gifimi davet etmek istiyorum.
☆ミ(o*・ω・)ノ

yanlışlıkla konu başlığına yapıştırıp yayınladığım
reiji gifi olmadığı için üzgünüm
Bu akşam konuşmak istediğim konu insanlara karşı hissettiğim değişken 'güven' duygusu. Oldukça can sıkıcı bir konu fakat kısa tutacağım.

İnsanlara olan güvenim oldukça küçük yaşta çok yakınım olan biri tarafından küçük düşürülmemden sonra kademe kademe azaldı ve yaldızlı harflerle "kimseye güvenme" başlığının çakılı olduğu seviyeye indi. Yaşadığım o travmatik olayın sadece insanlara olan güvenimi değil insanlarla olan ilişkilerimi de zedelediğini düşünüyorum. Üzerinde biraz daha düşünecek olursam kişiliğime bulaşmış olan tüm sorunlu parçaları bu olaya bağlayabilirmişim gibi hissediyorum. Bu konu hakkında daha derine inmeyeceğim.

İnsanlara güvenmeyi seçtiğim o nadir anlarda çoğunun beni kullanmaya çalıştığını ve akıllarındaki yansımamın "acınası" ve "kolay kandırılabilir" olduğunu görmemle kimseye güvenmeme seçimimin yerinde olduğunu anladım. Bunun beni etrafımdaki insanlara karşı soğuk ve yaklaşılamaz göstereceğinin farkındaydım ancak bana başka seçenek bırakmıyorlardı.

Güven de tıpkı beklentiler gibi büyük bir kumardır. İnsanı hayatında görebileceği en iyi dostlukları tecrübe etmeye davet de edebilir, içinden çıkılamaz bir bok çukuruna da sürükleyebilir.
Aksini seçmek de sizi benim gibi bunaltıcı ve anlaşılmaz bir insan haline getirebilir.

Bu arada bir önceki gönderilerdeki yorumlarınıza cevap veremediğim için üzgünüm. Bu sizi umursamadığım için değil, haklı oluşunuza diyecek söz bulamadığım içindir.
Yorum kutularında mutlaka görüşelim! ଘ(੭ˊ꒳​ˋ)੭✧

Bir sonraki gönderimde biraz daha iç açıcı şeylerden bahsetmeyi umuyorum.
"Umut" ve "pes etmemek" gibi kavramlar mesela! (Bu, arkadaşım Miyako'ya gelsin.)

Görüşmek üzere! ☆

2018/06/30

Yokuş

Herkese merhaba! ヽ(*・ω・)ノ
Söz verdiğim gibi burayı güncel tutmaya elimden geldiğince devam edeceğim.

Umutsuzluk süslü çöplüğümün değerli ziyaretçileri,
Umarım benim aksime yaz tatilinizi mümkün olduğunca verimli geçiriyor ve gönlünüzce eğleniyorsunuzdur.
En iyi dileklerim sizlerle!

Birkaç post önce buralarda anime/manga/oyun yorumu yazacağımı falan söylediğimi hatırlıyorum. Fakat şu sıralarda bunu yazmaya ne gücüm ne de isteğim var. İçinde bulunduğum bu 'imkansızlık' çukuru bilincimi ele geçirip yapabileceğim diğer basit şeylerin önüne geçiyor, vaktimi boş geçirmeme neden oluyor ve tüm yaz tatilimi çarçur ediyor.

Onun yerine bu postta başka bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Ancak ondan önce, buyurun gönderiden alakasız gife merhaba diyelim. („ಡωಡ„)



Her ne kadar istemesem de bu postta ve muhtemelen bundan sonraki postlarda iç açıcı şeyler olmayacak. Hayatım bu bok çukurundan kurtulana dek ve uzun zamandan sonra yeniden, gerçekten içten bir şekilde gülümseyene dek iç açıcı olmayan şeylerden bahsetmeye devam edeceğim.




Bu iç açıcı olmayan postumuzun konusu beklentiler.
Beklentiler insanın hayatını şekillendiren en önemli etkenlerden biridir. Beklentiler kimisi için parlak geleceğini zihnine yansıtan bir ilham perisi, kimisi için de boğazına yapışıp onu giderek daha da dibe çeken bir cellattır. Beklentilerin boyutunu dengede tutabilmek insanın hayata umutla bakmasına, ne olursa olsun yaşamaya devam etmesine ve azmini kaybetmemesine yardımcı olur.
Beklentileri fazla tutmak yahut hiç beklentisi olmamak başarısızlık ve umutsuzluk yokuşunda dibe çakılmak üzere son hız inmenize sebep olabilir.

Uzun lafın kısası ben, bu dengeyi tutturamayıp defalarca çakılanlara en büyük örneğim. Liseden beri büyük hayaller ve dolayısıyla büyük beklentilerle çabalayıp durdum. Fakat yaptığım tek şey ilerlediğimi sanıp olduğum yerde saymaktı. Bunu farkettiğimde bazı şeyler için çok geçti ve çok canım yanmıştı. Beklentilerimin asıl sorun olduğunu fark ettiğim zaman bunu kabul etmekte zorlandım. Daha sonra bunları azaltmaya çalışırken tamamen pes ettim ve hayattan bir şey beklememeyi alışkanlık haline getirdim.

Şimdilerde beni yeniden ayağa kaldıracak bir şeyler olmasını dileyip kendimi kandırarak yaşıyorum. Beni eski çabalayan halime döndürecek bir şey olur mu bilmiyorum gerçekten.
Sadece bekliyorum.
Yapabileceğim tek şey bu.

Yazımın sonuna gelmeden önce bu yazıyı okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Hayallerinizden ve hedeflerinizden bahsetmeniz beni mutlu eder. Bu yüzden yorum kutusuna yazmaktan çekinmeyin! (´。• ᵕ •。`) ♡

Kendinize iyi bakın!

2018/06/23

Yaz Güncesi #1: Deniz Macerası!

Herkese iyi günler! ヽ(*・ω・)ノ
Umarım yaz tatiliniz sorunsuz ve dilediğiniz gibi geçiyordur!

Doğrusunu isterseniz yaz benim en sevdiğim mevsimdir. Karpuz başta olmak üzere çeşit çeşit mükemmellikte yaz meyveleriyle, ferahlatıcı deniziyle, teninizi ısıtan güneşiyle harika bir mevsim. Bunlar bir yana, yaz bana çok sevdiğim fakat artık bu dünyada olmayan birini hatırlatır. Yaz mevsimi geldiğinde o da geri dönmüş gibi hissederim. Bu yüzden yaz benim için özel bir mevsimdir.

Zihnindeki bulantıları sayfalara kusmaktan başka atraksiyonu olmayan bir insan için yaz mevsimi; bunaltıcı sıcaklardan, ferahlatıcı dalgalardan, arkadaş eğlencelerinden uzakta, dört beton duvarın arasında, terlikle üzerine vurulup ölüme terk edilmiş bir hamam böceğinin hayata tutunma çabasından pek farklı değildir.

Bu konu hakkında daha fazla detaya girmeden önce konuyla alakasız gifi huzurlarınıza çağırmak istiyorum.
Haydi konudan alakasız gif! Göster kendini! °˖✧◝(⁰▿⁰)◜✧˖°


Aslında daha fazla detaya girmeyeceğim. Düşündükçe midem bulanıyor. kendimden nefret ediyorum.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Bu arada! Daha önce bahsetmiş miydim bilmiyorum ama yorum kutusunda bir araya gelmekten çekinen dostlar bana şu iki adresten ulaşabilirler! bir iki
Gelin, anonimliğimize anonimlik katalım! (๑˃ᴗ˂)ﻭ
Yine de, eski dostunuz yorum kutusunu da unutmayın.
Görüşmek üzere! ☆

2018/06/19

Top 10 Tatil Aktiviteleri! ☆

Herkese iyi geceler!
Hala burada olup saçmalıklarımı okuyan bütün çöplük okurlarına en içten yaz tatili dileklerimi iletmek isterim. Bol denizli, gezmeli görmeli, cıvıl cıvıl, rengarenk bir yaz tatili geçirmenizi dilerim! Sıcak yazlardan bunalan okuyuculara da vantilatörlerle süslü (vantilatör > klima) büyük bir oda dilerim.

Güzel bir tatil geçirdiğimi söylemek istiyorum! Yazdığım çizdiğim planları çarpık ailemin çarpık sorunları nedeniyle uygulayamayıp bütün günü evde pinekleyerek geçirmek, yavaş yavaş açıklanan ders notlarımla birlikte depresyonun sarsılmaz kucağına düşmek ve giderek daha da batarken gülümseyip mutluymuş gibi davranan bir deliye dönüşmek yaz tatilini geçirmenin farklı fakat güzel bir yolu. Hayat sürprizlerle dolu gerçekten. Geçen yaz daha kötü olamaz dediğim hayatım bu yaz bir kademe daha kötü ve artık daha ne kadar kötüleşebileceğini kestirmemin imkanı yok.

Fakat endişe etmeye gerek yok!
Çünkü çok sevdiğim bir insanın da dediği gibi; 'Delilikten muzdarip değilim, her anının tadını çıkarıyorum.'

Bu arada, başlık ve içeriğin uyuşmazlığından sizi yine kandırdığımı farketmişsinizdir umarım.

Şimdi,
Haydi konuyla alakalı gif! Göster kendini! (^ω~) ☆


Evet, yanlış okumadınız. Bu postta Aoi Shouta'dan bahsedeceğim çünkü bu boş hayatta dertlerimden başka bahsedecek bir şeyim yok ve bu kişi bahsedilmeyi hak ediyor.

Kendisiyle ilk Ishida Akira hayranlığımın cehennemimsi bir noktaya ulaştığı vakitlerde, Sailor Moon SuperS'in 'Fish Eye' karakterini seslendirişini izledikten sonra hem şaşırdığı hem de seslendirme kariyerinde büyük etkisi olduğu yorumunu yaptığını okuduğum bir yazıda tanışmıştım. O dönem aklım yerinde değildi pek, Ishida Akira'yla alakadar olan herkesi takip etme eğilimim vardı. (Geçmiş zaman kipiyle konuşuyor olmam Ishida Akira için hala deli gibi fangirllük yapmadığım anlamına gelmiyor tabi.) 'Shoutan' da o kişilerden biriydi.

Sonra kendisine çeşitli anime rollerinde denk geldikçe bir gün kendimi bu yaştan sonra yine lise zamanlarımı andıran bir cehennemin içinde buldum.
Teşekkürler Shoutan, teşekkürler. _(:'3 」∠)_

Fangirllük muhabbeti bir kenara, Aoi Shouta pes etmeden baş koyduğu yolda ilerlemeye devam eden ve emeklerinin karşılığını almayı başaran insanların en büyük örneklerinden. Bu konuda yeteneği olduğunu bile bilmeden öylesine katıldığı bir şarkı yarışmasında nitelikli seçilen ve müzik camiasına balıklama atlayan, sonrasında ise seslendirmeye merak saran ve hatta seslendirme kariyerine devam edebilmek için müziği bırakmayı bile göze alan Shoutan, şimdilerde iki tarafı da büyük bir enerji ve kararlılıkla sürdürmeye devam ediyor.

Anime rollerinden çok otome oyunları ve ritim oyunlarında denk geleceğiniz bir ses. Daha fazla anime seslendirmelerinde yer almasını isteriz tabii~

Elindekileri kullanarak bir yerlere varabilmiş olması, her daim güçlü ve enerjik olması ve yukarıda saydığım diğer şeyler beni kendisine hayran bırakan ve pis bir 'fangirl'e dönüşmeme neden olan şeyler.

Şu şartlar altında hala ayakta kalabiliyorsam en büyük sebeplerinden biri bu kişidir.
Bu yüzden Shoutan'ı destekleyin! (● ˃̶͈̀ロ˂̶͈́)੭ꠥ⁾⁾







Evet. Utanç verici ikinci hayran postumu yazdığıma göre buradan defolup gidebilirim.
Kafamı duvarlara geçirmek istiyorum.
Evet.
Nefes al, nefes ver.

....


Konuşmak isterseniz yorum kutusuna yazmaktan çekinmeyin!
İyi tatiller! ଘ(੭ˊ꒳​ˋ)੭✧

2018/06/12

Yaz Tatili Planları ☆

Merhaba çöplüğün saygıdeğer okuyucuları!
Hepinize güzel akşamlar dilerim. Umarım iyisinizdir, hayatınızda istediğiniz her şey yolunda gidiyordur ve elinizdekilerin değerinin farkındasınızdır.

Biliyor musunuz? Bazen sahip olduklarınızın değerini bilmek aynı zamanda sahip olabileceğiniz en büyük mutluluktur. Bunu kendini avutma gibi yorumlayanlar olabilir ama bu cümleye başka bir açıdan baktığınızda; 'Elinizde olan hangi değer olursa olsun ona sahip olamayanların da var olduğunu bilmeli ve elinizdekileri korumalısınız.' anlamı çıkmakta.

Evet! Buraya 'inspirational shit' yazmaya geldim! Yaz tatili planları olayı yalandı!! Sizi çekmek için yaptım bunu! Hayır, artık geri dönemezsiniz! Sonsuza kadar bu blogda benim 'inspirational' saçmalıklarımı dinlemek zorundasınız! Az sonra hissedeceğiniz baş dönmesi ve görüş darlığı için endişelenmeyin! Sadece buradaki tatilinizi kolaylaştırmak için yaptığım küçük bir şe-

Şaka bir kenara, tatil planlarımla ve bu zamana kadar ne çeşit bir cehennemde olduğumla ilgili geniş bir bilgi yelpazesi sunacağım sizlere.

Haydi, yazıdan alakasız gif! Göster kendini! (● ˃̶͈̀ロ˂̶͈́)੭ꠥ⁾⁾


Bundan önceki bir iki yazıdan da anlayacağınız üzere sonu gelmeyen bir depresyon çukurunda giderek daha da dibe batmakta ve bunu geçiştirmek adına kendimi kandırıcı birkaç eylem yapmaktaydım/yapmaktayım. Fakat bunların bir önemi yok. Asıl bahsetmek istediğim şey benim yaptığım emeklerin karşılığını bir türlü alamamam. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım verdiğim emeğin karşılığını (Bu "Çok iyi!" gibi bir dönüt bile olsa) elde edememem canımı sıkıyor ve bu durum kendimi değersiz, beceriksiz bir gerizekalı gibi hissetmeme neden oluyor. Bunun doğru olmadığının, aslında bundan çok daha fazlası olduğumun farkındayım ancak yine de diğer 'beceriksiz gerizekalı' hisleri ağır basıyor ve beynimi felç edip beni umutsuzluğun sonsuz döngüsüne sokuyor. Yaşım ilerledikçe bunu daha ağır hissediyorum ve kendimi ciddi ciddi bir yerlerden atmayı düşünürken buluyorum.


Evvet! Nerede kalmıştık?

Tatil planları! Yey! ☆ ଘ(੭ˊᵕˋ)੭* ੈ✩‧₊˚

Öncelikle kendime parlak pembe ve eflatun renklerinden bir halat örüp---


Yaz tatilini dolu dolu geçirmek ve kendimi daha değerli hissetmek adına bir tatil planı yaptım! Bu plana bağlı bir uyku düzeni ve yapılabilecek eğlenceli ev aktiviteleri pakedi bulunmakta! Neden ev aktiviteleri? Bunu öğrenmek için yazımızı okumaya devam ediniz!

Oynayamadığım oyunlarımı oynamak, okulda hocalarımın aşıladığı beceriksizlik duygusuyla öğrenemediğim Japon dili üzerinde; Aoi Shouta'nın blog yazılarını Google Translate'e muhtaç kalmadan okuyabilecek kadar ilerleme kaydetmek, uyku düzenimi etkili bir şekilde uygulayıp öğlene kadar camış gibi uyumamak ve kitap okumak istiyorum. Aldığım bütün kitapları bu yaz okumak istiyorum.

Bu ve bunun gibi yapacak çok şeyim var!

Mesela bunları yapmadan önce üniversitenin 'gerçek hayatın şartları' adlı duvara çarpa çarpa kırdığı hayallerimi ve özgüvenimi onarmam gerek.


Bu yaz burada bol bol saçmalayacağım. Bu yazıyı özellikle senin okumanı istiyorum Ters Dönmüş Squirtle.

Yaz tatili süresince oynayıp/izleyip yorum yazısı yazamadığım oyunları ve animeleri yorumlayacağım. Belki salak ruh halimle yazmaya başladığım hikayemi bitirebilir ve burada paylaşabilirim.Ya da belki başlayıp yarım bıraktığım rpgmaker oyunumu yapmaya devam edebilirim.

Yaz tatili çok uzun! Ve yapacak çok şey var!


Siz neler yapacaksınız?
Lütfen aşağıdaki yorum kutusunda bahsetmeyi unutmayın!
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!


</alakasızgif>

2018/05/13

mim: mim davetiyem

İyi akşamlar çöplüğün değerli okurları.
Yapacak bir şeyim olmadığı için Roromiya adlı şeker bloggerın seçmiş olduğu mimi yapmaya karar verdim. Kendisini okurken de epey eğlendim. Buradan Roromiya'ya teşekkür ederim.

Mim üç sorudan oluşmakta. Her ne kadar kendimle ilgili sorulara cevap vermekte zorlansam da elimden geleni yapacağım! (「• ω •)「

Mimi yapmamış olanlar kendilerini mimlenmiş sayabilir. Cevaplarınızı okumaktan büyük zevk alırım!

Soru 1: Sihirli bir değneğin olsa hayatında hangi anı değiştirmek isterdin?
Dünyaya geldiğim anı.
Tabi ki de böyle bir cevap vereceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Haha.
Bunu söyleyince aklıma Akutagawa Ryuunosuke'nin "Kappa"sında doğmadan önce bu hayata gelmeyi isteyip istemediğini sordukları minik Kappa geldi.

Sorunun cevabına dönecek olursak, hayatımda değiştirmek istediğim sadece bir "an"ım yok. Değiştirmek istediğim aylarım hatta senelerim var. Utanç içinde kıvrılıp ağlamama sebep olan her anı değiştirmek istiyorum. Bunların hiçbiri bana tecrübe kazandırmadı. Aksine beni içine kapanık, aptal bir kişilik haline getirdi.

Soru 2: Küçükken büyüyünce ne olmak isterdin, neden? Şuan mesleğin ne?
Doğrusunu isterseniz küçükken kafamda meslek olgusu denen bir şey yoktu. Herkesin sevdiği şeyleri yaptığını ve bu şekilde yaşamını sürdürdüğünü sanıyordum. Ne kadar masummuşum.
Küçükken yapmayı en çok sevdiğim şey resim çizmek ve kitap okumaktı. O zamandan bu zamana pek bir şey değişmedi ama yakın gelecekte bunları yaparak hayatımı sürdürebileceğimi hiç sanmıyorum.

Soru 3: Burçlara inanır mısın? Burcunun özelliklerini taşıyor musun?
Burçlara ve burçların uyumuna inanıyorum. Çünkü ne zaman bir insana yakınlık duyar gibi olsam o kişiyle burçlarımızın uyumlu olduğunu fark ediyorum.
Fakat ne yazık ki burcumun özelliklerini taşımıyorum. Hiçbir zaman iyi bir lider olmadım, hiçbir zaman sporla ilgilenmedim, güçlü değilim...
Kırmızının en sevdiğim renk olduğunu kabul ediyorum.

Benden bu kadar! Çok kısaydı değil mi?
Görürseniz lütfen siz de yapın! Benim de haberim olsun ama (=`ω´=)

Görüşmek üzere!

2018/05/05

nopperabo

Herkese merhaba.
Saçmalıklarımı etrafa kusarak benimle çok konuşmamış olsa dahi iyi biri olduğumu düşünen insanları kendimden daha da uzaklaştırmamak için buraya geldim. Sonuçta, burası parça parça yok oluşumu kaydeden boş bir sayfadan başka bir şey değil. Yok oluşuma şahit olan tek varlık bu sayfa olacak.

Şanslıysanız siz de görebilirsiniz!
Lütfen takipte kalın!

Bu sayfayı okuyan talihsiz dostlarım,
Nasılsınız? Umarım hayallerinize ve hedeflerinize çıkan yolda kesin adımlarla ilerliyorsunuzdur. Belki hayallerinize çoktan ulaşmış, istediğiniz gibi bir hayat sürüyorsunuzdur. Öyleyse sizi tebrik ederim.
En iyi dileklerim sizinle.

Bu akşam buraya ne kadar uğraşırsam uğraşayım kendimi nasıl sevemiyor oluşumdan bahsetmeye geldim. Kendini sevememe durumu küçüklükte gelişmiş bir durum ve önüne geçilemediğinden alışkanlık haline getirilmiş ve zamanla hastanın ayrılmaz bir parçası olmuş bir durum. Kusurlu doğan insanlarda fazlaca görülen ve özgüven eksikliğine neden olan bir durum. Bir de bu duruma güven beslenilen insanlardan gelen sözlü tacizler de eklenirse tadından yenmeyecek bir durum!

Zamanla bu durum, tüm insanlardan aynı türde bir tacize uğrayacağı korkusuyla hastayı sarar ve içe kapanıklık, kendini toplumdan soyutlama durumlarına yol açar. Sosyal etkileşim sırasında kişinin davranışlarında anormallikler görülür. Kimseye güvenemediğinden yakın arkadaşlıklar da kuramaz.

Eğer elime kalem, silgi tutuşturulsa ve kendi yüzümü çizme ayrıcalığı tanınsa suratımın olacağı yeri boş bırakırdım. Bana en yakışan yüz bu olurdu.

Her daim ışık saçan insanlara hayranım! Böyle insanlar kimi zaman hayatıma köşesinden kenarından girmeyi başarıyorlar ve onların ışığıyla gözlerimi kör ederken daha mutlu bir hayatım varmış izlenimine kapılıp bir süreliğine dertlerimi unutabiliyorum.
Bir süre daha seni takip etmeye devam edeceğim. Bencilce bir sebep için de olsa.
Senin için değişen bir şey olmayacak elbette. Varlığımın farkında bile olmaksızın küçük oyun parkında oynamaya devam edeceksin.

Sizin de imrendiğiniz birileri varmı? Size ilham kaynağı olan insanlar? Kitaplar? Kediler?
Lütfen yorum kutusunda bahsetmeyi ihmal etmeyin! Bunlar hakkında fikirlerinizi öğrenmek ve muhabbet etmek benim için büyük bir zevk olacaktır.

Görüşmek üzere!

2018/05/01

balık

Herkese merhaba!
Bu yazıyı yazabilmek için kısa aralıklarla uzun uzun çıldırıp, defalarca silip yeniden yazmak zorunda kalsam da sonunda aylar sonra bir yazı yayınlayabildim!
Merhaba uzun zamandır buralarda olan blogger dostlarım! Merhaba bu sayfaya denk gelen hiçbir şeyden habersiz internet kuşları!
Güzel dileklerim hepinizle olsun. Umarım dilediğiniz gibi yaşıyor ve hayatın tadını çıkarıyorsunuzdur.
Durumumdan ve son zamanlarda neler yaptığımdan bahsetmeden önce küçük bir zaman yolculuğu yapıp blogumu ilk açtığım zamanla ilgili konuşmak istiyorum. Sene 2012'ydi ve ben üniversite sınavına hazırlanan zavallı, sümüklü bir ergendim. Japonya'ya gitmek gibi, en sevdiğim animenin de etkisiyle (Shuu seneler önce bir ezikti ama üzülmeyin, o zamandan bu zamana değişen pek bir şey yok.) Ikebukuro'da kaybolmak gibi hayallerim vardı. Hayal kuruyordum, evet bu güzel bir şeydi, lakin bir temele oturtulmamış hayaller bir düşünceden, bir hevesten öteye geçemez, zamanla patlardı. Patlarken de can yakardı.
Ortalamanın altında, zar zor geçinen bir ailenin büyük kızı olarak bu hayalleri gerçekleştireceğimi düşünmek bir balığın uzaya çıkma hayalleri kurması gibi bir şeydi. Japonya'yı gitmeyi bırakın yaşadığım ülkede memleketim dışında başka şehre seyahat edemeyen ben, içine tıkılı kaldığım bu dört duvar arasında kurduğum hayallerden vazgeçmeyerek bunları adeta taparcasına defalarca ama defalarca bu sayfalara yazıyordum.
Sonradan sudan çıksa bile nefes alamayacağını fark eden bu balık yavaş yavaş gücünü yitirmeye ve hayallerini kaybetmeye başladı. Bu sayfa bunları sürekli kaydetti.
Ve hala buradayım. Kimi zaman hala o hayallerden bahsetmeye devam ediyorum ve bu sayfa benim umutsuzluklarımın, içimde küçük bir kıvılcım olarak da kalsa umudumla çatışmasını kaydediyor.
Senelerdir 2012 yılında olduğum yerden fazla uzakta olamamam bana tarif edilemez bir can sıkıntısı veriyor. Ama bir çözüm buldum!
Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip insanlara her şeyin yolunda olduğu ilüzyonunu göstermekte ve tıpkı onlar gibi bu ilüzyona inanmada kendimi geliştirdim. İleride daha da iyi olacağıma inanıyorum.
Durumumdan bahsedecek olursak iyiyim! İstediğim bölümde okuyorum ve durmaksızın çalışıyorum. Bu çalışmalarımda mutsuzluğa düşmemem için Bay Poe bana yardımcı oluyor. Boş kalan zamanlarımda bol bol onunla vakit geçiriyorum.Son zamanlarda başka ne yaptığımı soracak olursanız... hiçbir şey. Gerçekten hiçbir şey yapmıyorum. Ve böyle oldukça mutluyum. Geleceğe dair planlarım var. Japonya'ya gitmek istiyorum. Orada yaşamak istiyorum. Bunun için elimden geleni yapacağım!
Şimdilik bu kadar. Yorum kutusunda bana hayallerinizden ve gelecek planlarınızdan bahsetmeyi unutmayın. Hayaller üzerine konuşmak kadar hoş bir muhabbet konusu olamaz. Bakarsınız belki ortak noktalarımız çıkar
Görüşmek üzere!


2018/03/07

Oyun Tanıtım / Yorum: Togainu No Chi

Başlamadan Önce...
Merhaba merhaba! Nasılsınız millet? Yine bir BL oyun yazısıyla buralardayım. Her ne kadar ilk oynadığım BL oyun olmasa da buradaki ilk oyun yazımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz: sweet pool Oyun Tanıtımı
Daha önce de yapmıştık fakat bu yazıya tamamen bilgisiz denk gelmiş olan okuyucular için bir BL tanımı yapalım. Yazıya devam etmek istiyorsanız bu kısa ve öz tanımı göz önüne alarak okumaya devam etmenizi öneririm: Urban Dictionary: BL

Tanıtım Videosu


Tanıtım
Togainu no Chi, Nitro+Chiral tarafından 25 Şubat 2005 tarihinde çıkarılmış bir BL visual novel bilgisayar oyunudur. Ayrıca Nitro+Chiral'ın piyasaya sürdüğü ilk BL oyun özelliğini taşımaktadır. Oyunu PC dışında PS2 ve PSP gibi ortamlarda da oynayabilmek mümkün.
Oyunun konusuna sadık kalınarak aynı isimle yapılmış anime, manga ve novel adaptasyonları vardır.
Uyarı: Oyun kan, şiddet ve +18 öğeler içermektedir.


Hikaye
3. Dünya Savaşı sonrası Japonya'da, kaosun kucağında sallanan Tokyo'da sokak dövüşlerine katılarak hayatını sürdüren Akira, bir gün işlemediği bir cinayet suçundan dolayı tutuklanır ve Igura adlı tehlikeli oyuna katılmayı kabul etmediği takdirde idam edilmekle tehdit edilir. Her iki türlü de öleceğini bilen Akira, özgür bırakılma avantajını göz önünde bulundurarak Igura'ya katılmayı kabul eder. Adam öldürmenin serbest olduğu Igura'da Akira'nın hedefi, oyunun en güçlü adamı olarak bilinen Il Re'yi yenmek ve bu şekilde üzerindeki suçtan arınmaktır. Fakat Akira bu dehşet verici dünyanın derinliklerine daldıkça, kendisiyle ilgili bilinmeyen gerçeklerle karşılaşacaktır.

Togainu No Chi Mini Terim Sözlüğü
Third Division: Türkçesiyle "3. Bölünme". TNC evreninde 3. Dünya savaşına verilen isim. Third Division sonrası Japonya doğu ve batı olarak ikiye ayrılır ve iki tarafta da yenileşme girişimlerine başlanır. Fakat çok ağır yıkımlara maruz kalmış bölgeler terk edilmiştir.
CFC & Nikkouren: CFC Japonya'nın doğu bölgesine, Nikkouren ise batı bölgesine verilmiş isimlerdir. CFC, Nikkouren'e göre daha yoksul ve yıkıktır. Aynı zamanda da hikayenin başlangıç yeridir.
Bl@ster: Bir sokak dövüşü oyunu.
Line: Nereden yayıldığı belli olmayan bir uyuşturucu türü. Line'ı kullanan kişinin dayanıklılığı ve gücü üzerinde bariz bir artış görülür. Fakat bedende sağladığı etki kadar verdiği zarar da fazladır. 
Toshima:  Ağır yıkıma maruz kalıp terk edilmiş bölge. Igura burada gerçekleştirilmektedir.
Igura: Rusça kelime anlamı "oyun" olan, Bl@ster'a oranla daha tehlikeli bir dövüş oyunu. Amaç her oyuncuda bulunan isimliklerden beş tanesini (Bu isimliklerin her biri birer iskambil kartını temsil eder.) pokerdeki Royal Flush ya da Full House sıralamasını tutturacak şekilde biriktirip oyunun birincisi olan Il Re'yle dövüşme mertebesine erişmek. Son rakip olan Il Re'yi de yenen oyuncu, bölgedeki uyuşturucu organizasyonunun başına geçmeye ve rahat bir yaşam sürmeye hak kazanacaktır. Igura'nın kurallarını çiğneyen kim olursa "Cellatlar" tarafından öldürülerek oyundan çıkarılır yahut "Arbitro"nun kölesi olmaya hak(?) kazanır.
Kurallar ise basit:
1. Igura'ya katılan kişi katıldığını belli etmek amacıyla kendisine verilen isimliklerden birini üzerinde taşımak zorundadır. (Her oyuncuya rasgele beş isimlik verilir.)
2. Rakibin isimliklerini ele geçirmek için dövüşmek şarttır. (Çalmak yasaktır.)
3. Dövüş sırasında sırtı yere değen yahut ölen oyuncu kaybetmiş sayılır. Kazanan kişi kaybeden kişi üzerinde istediğini yapmakta özgürdür.
4. Ateşli silahlar dışında her türlü silah kullanımı serbesttir.
5. Oyuncu ölene yahut Il Re'yi yenene dek Igura'da kalmaya mahkumdur.


Karakterler



Akira
Hayattan hiçbir beklentisi olmayan bir genç adam. "Lost" adıyla Bl@ster'ın yenilmez dövüşçüsü olarak bilinir. Kimseyi arkadaşı olacak kadar yakın görmez ve herkese eşit derecede soğuk davranır. Arkadaşı Keisuke'yle birlikte bir yetimhanede yaşadığı bilgisi dışında geçmişine dair anıları bir sebepten dolayı bulanıktır. Üzerine atılan cinayet suçundan dolayı Igura'ya katılmak zorunda kalır.



Keisuke
Akira'nın çocukluk arkadaşı. Pasif davranışları ve Akira'ya olan bağlılığıyla bir yavru köpeği andırır. Akira için pek bir anlam ifade etmese de Keisuke için Akira çok değerli biridir. Bu nedenden dolayı dövüşle alakası olmamasına rağmen Akira'nın ardından Igura'ya katılır ve ona destek olmaya çalışır.



Rin
Igura'da bulunan oyunculardan biri. Bl@ster'da Pesca Corsica isminde ünlü bir çetenin lideri olduğu bilinmekte. Güçlü olduğu bilgisine tezat bir şekilde narin görünüşlüdür ve sevimli bir mizacı vardır. Bir sebepten dolayı Akira aşırı derecede ilgisini çekmektedir.



Motomi
Muhbirlik yapan orta yaşlarda bir adam. Igura oyuncusu değildir fakat bilgi toplamak ve incelemek adına Toshima'da bulunmaktadır. Kendini korumak amaçlı yanında silah taşımaktadır.



Shiki
Igura oyuncuları tarafından korkulan, güçlü ve acımasız oluşuyla bilinen bir genç adam. Toshima sokaklarında aniden belirerek uyarıda bulunmadan önüne geleni öldürüp ortadan kaybolur. Boynunda Igura oyuncusu olduğuna dair bir ibaresi de yoktur.



n
Toshima sokaklarında hayalet misali gezen kimliği belirsiz bir adam. Beyaz teni, altın rengi saçları, renk değiştiren gözleri ve imalı konuşmalarıyla tam bir bilmecedir. Olayların neticeye ulaşmasında büyük rol oynamaktadır.



Arbitro
Vischio adlı uyuşturucu örgütünün başıdır. Aynı zamanda da Il Re'nin yanında Igura'yı yönetmektedir. Garip zevkleri olan biridir.












Soldan sağa; Gunji ve Kiriwar


Gunji & Kiriwar
Arbitro'nun emri altında çalışan ve Igura'da düzeni sağlayan elemanlardır. Kural ihlali yapanları buldukları gibi öldürdüklerinden dolayı "Cellatlar" olarak da bilinirler.








Oynanış
Oyun, yaptığınız iki seçimden birine göre değerlendirilip yazılmış sonlardan birine çıktığınız tipik bir visual noveldır. Yaptığınız bazı bariz seçimler oynamak istediğiniz karakterin hikayesine erişmenizde size kolaylık sağlayacaktır. Yine de çok ufak seçim yanlışlıklarının farklı yollara ayrılmasından dolayı bir walkthrough'a bağlı kalmanız tavsiye edilir.


Görseller
Görseller 2006 senesine kadar Nitro+Chiral adı altında çalışmış Kana Tatana, diğer ismiyle Kurahana Chinatsu'ya aittir. Kana Tatana aynı zamanda diğer bir Nitro+Chiral oyunu olan Lamento'nun ve ünlü otome oyunu Uta no☆Prince-sama♪'nın da çizeridir.

Müzik / Seslendirme
Oyunun soundtrack'i Hideki Sakakibara tarafından yapılmıştır. Bu başarılı ve oyuncuyu içine çeken soundtrack'in yanında Watanabe Kazuhiro ve Itou Kanako tarafından söylenmiş açılış ve kapanış şarkıları da bir o kadar güzel.
Seslendirme kadrosunda ise Toriumi Kousuke, Fukuyama Jun, Midorikawa Hikaru ve Taniyama Kishou gibi ünlü isimler bulunmakta.

Sonlar
Oyunda 7'si kötü 12 tane son vardır. Keisuke ve Shiki için üçer son, diğer karakterler için (Motomi, Rin, Arbitro, Gunji ve Kiriwar) birer son ve bir de Gerçek Son (n) bulunmakta.


Kişisel Düşüncelerim (Spoiler'lar beyaz renkle kapatılmıştır.)
  • Doğrusu bu oyun için söyleyecek çok şeyim var fakat okuduğum sonlardan sonra yapacak hiçbir yorumum yokmuş gibi hissediyorum.
  • Oyun hikaye olarak sağlam temeller üzerine kurulu ve oldukça orijinal. Oyunda olup bitenleri anlamaya çalışırken insan kendi içinde soru işaretlerinin içinde kayboluyor, kendini Akira'nın yerine koyuyor, yok yere sıkıntıya giriyor ve oyun içindeki kimseye güvenemiyor. KİMSEYE.
  • İlk oynayışımda kimseye güvenemediğim için nötr seçimler yapmış ve yine de Keisuke'nin sonuna çıkmıştım. Beklediğim bu değildi doğrusu.
  • Açıkçası Akira'yı çok sevdim. Benim gibi olaylara hiçbir tepki göstermeyen, daha doğrusu ilgilenmeyen ve hayatını bu şekilde de gayet iyi idame ettirebilen(!?) ana karakterler görünce tutup sarılasım geliyor. 
  • Genel bağlamda sonlar için bir yorum yapacak olursam hiçbiri beklentilerimi karşılamadı diyebilirim. Oyun tanıtımını okurken bunun bir ölüm kalım savaşı olacağını biliyordum ama her oyun gibi bu oyunda da "herkesin kurtulduğu" bir son görmek istemiştim. Fakat ne yazık ki Nitro+Chiral'ın sözlüğünde böyle bir şey yok. Cidden bile bile neden böyle bir şey beklediysem...
  • Karakterlerin içinde en sempatik bulduğum fakat en güvenmediğim karakter Motomi'ydi. O havalı duruşunun ve her daim sıcakkanlı oluşunun ardında bir art niyet yatıyor olmalıydı. Ama oyunu bitirdikten sonra düşündüm ki en çok Motomi'ye güvenmeliydim belki de.
  • Hikayesine en çok şaşırdığım karakter Rin'di. Gerçekten sürprizlerle dolu biriydi. Gerçi ben daha canavarımsı bir kişilik bekliyordum o açıdan Rin bana biraz sönük geldi ama... 
  • Hikayesini en çok okumayı istediğim karakter n idi. n gerçekten mükemmel biri ama hikayesi bana çok eksik ve düşük geldi. Sanki (spoiler) olması gereken gerçek son bu değilmiş gibiydi. Ya da n karakteri bu hikaye için fazla ağır bir karakterdi ve devamının yapılması gerekiyordu? Bilemiyorum. Böyle güzel bir karakter için daha fazla içerik okumayı bekliyordum.
  • Sonunu en beğenmediğim karakter ise Shiki'ydi. Cidden bu adamın hikayesini yazarken ne kullanıyordunuz... Tamam, hikayeye bir düşman karakter koymak istediniz, bu karakter çok güçlü olmalıydı hatta o kadar güçlü olmalıydı ki duyguları güç tarafından köreltilmiş bir canavara dönüşmeliydi. AMA NEDEN BU KADAR SEKSİ OLMAK ZORUNDAYDI (Sevilesi. Sevilesi demek istemiştim.). İşte bu noktada her şeyi yakıp yıkmak istiyorum. Eğer oynanabilir bir karakter yapıyorsanız bu karakterin bir iyi sonu olmak zorunda çocuklar. Yaptığınız iyi son Shiki'yi cezalandırmaktan başka bir şey değildi ve Shiki'nin acı çektiği bir rotayı hiçbir okuyucuya iyi son olarak yutturamazsınız. Tıpkı diğer karakterler gibi Shiki de bir insan ve her insan gibi onun da duygularının değişebileceğini düşünüyordum. Ve bunu rotasının dallara ayrıldığı ana dek umut etmeye devam etmiştim. Üzülerek söylüyorum ki Shiki bir hayal kırıklığıydı. O iyi sonu hiçbir zaman kabul etmeyeceğim.
  • Bunun yanında Arbitro'yu maskesiz bir şekilde görmeyi istemiştim. Gerçi CG'lerden az çok yüzünün neye benzediği belli oluyordu ama yine de. YİNE DE. Sinir bozucu da olsa Arbitro'yu sevmiştim. Renkli bir karakterdi.
  • Son olarak Gunji ve Kiriwar hakkında daha fazla şey öğrenmeyi ummuştum fakat ne oyunda ne de mangada bu ikisinin geçmişiyle ilgili kesin bir bilgi var. Gunji ve Kiriwar'ın Arbitro'yla olan çıkar ilişkisinin sebebi ortada yok. Bu denli güçlü iki kişinin Arbitro'yu korumasının altında yatan neden neydi? Bunun üzerinde biraz düşününce Arbitro'nun (spoiler) bu iki genci laboratuvardan kaçırmış olabileceği ihtimaline vardım. Shiki'ye kafa tutabilecek güçte iki kişinin normal olmadığı apaçık ortada zaten. Muhtemelen küçüklüklerinden beri Arbitro'yla birlikte oldukları için ondan ayrılamıyor olmalıydılar. Bunun hakkında bir şeyler okumaktan sıkılmazdım doğrusu.
Shiki'ye yapılan haksızlıktan dolayı daha fazla nefret kusabilirdim ama burada bırakmak istiyorum. Oynarken çok eğlendim ve bir o kadar da sinir krizi geçirdim. Nitro+Chiral'e buradan öpücüklerimi gönderiyor ve bu denli krizlik oyunlarınızın devamını diliyorum. Şaka yaptım ciddiye almayın.

Togainu no Chi'yi oynadıysanız yahut bu yazıdan sonra oynamaya karar verdiyseniz yorumlarınızı aşağıdaki kutucukta görmekten mutluluk duyarım.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!
Tasarım: Zuri