2016/02/03

Anime Yorumu: Sakamichi no Apollon / Gekkan Shoujo Nozaki-kun

Herkese merhaba!
Bir süredir değerli bir arkadaşımın önerileriyle güzel animeler izlemekteyim. Bunlardan ikisi hakkında bu gönderide azıcık gevezelik edeceğim. Öncelikle durmadan araya engellerin girdiği Gekkan Shoujo Nozaki-kun'dan bahsedelim.


Gekkan Shoujo Nozaki-kun, gülünç yanlış anlaşılmaların süslediği birbirine örüşük ilişkilerin hikayesini anlatan sevimli mi sevimli bir shoujo animesi. Ana karakterlerimizden biri olan Nozaki-kun, anime süresince eserine sadık, azimli bir mangaka olarak yolunda kararlı adımlarla ilerlemeye çalışıyor. Diğer yandan ise diğer ana karakterimiz, asıl kızımız Chiyo, Nozaki'ye olan aşkını açıklamaya çalışırken sonu gelmeyen yanlış anlaşılmalar silsilesine kapılıyor ve seri sonuna kadar bunlardan bir türlü kurtulamıyor. Her ne kadar Nozaki'nin düz mantıklılığına isyan etsem de aralarındaki bu inişli çıkışlı, bilmeceli ilişkiye hayranlıkla bakmıyorum değil.


Kabul edin finalde hepiniz "NEDEN HAVAİ FİŞEKLER!!1!1!1?" diye bağırdınız.

Ana çift bir yana diğerlerini de bayılarak izledim. Böyle birbirinden alakasız fakat birbirine yakışan çiftler olduğuna inanmıyorum. >w<

Kashima ve Hori mesela. Seo ve Waka ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar gözümde bu ikisi kadar parlayamadılar. Acayip tatlılar!


Ve hiçbir zaman hak ettiği ilgiyi göremeyen zavallı Mikorin'i unutmayalım. Bana kalırsa serideki en havada kalan fakat kalmaması gereken karakterdi. Animedeki en güzel renkti! Ne demek Mikoshiba'ya diğerlerinden az rol verelim!!1!?

Mangaya başlama sebebimsin Mikorin.


Ve izledikten sonra hızımı alamayıp baştan izlediğim seri Sakamichi No Apollon. Normalde çok az seriyi oturup baştan izlemişliğim vardır ve bunlardan biri ve en etkileyicisiydi bu. Yani, nasıl anlatsam bilemiyorum ne demek istediğimi ancak izledikten sonra anlayabilirsiniz.

Sene 60'lar. Japonya'nın çalkantılı ve değişimin eşiğinde olduğu zamanlar. Ve tüm bunlardan uzakta üç liseli genç: Jazz müziğin ve bateri çalmanın hayatını oluşturduğu Kawabuchi Sentarou, Mukae Müzik Dükkanı'nın sevimli mi sevimli yüzü Mukae Ritsuko ve tüm bunlardan alakasız bir şekilde yaşamını sürdüren ve ileride mucizevi bir şekilde hayatını bu iki gençle birleştirecek olan Nishimi Kaoru. Sakamichi No Apollon hem döneminin yaşantısını hem de o zamanın gençleri arasındaki masumane ilişkileri mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Seri içinde akıp giden jazz melodileri de bir o kadar nefis.

Animeyi hala sevimsiz buluyorsanız size Suwabe Junichi tarafından seslendirilen seksi bir trompetçi sunalım~
Açıkçası beni animeye bağlayan en büyük öğelerden biriydi Jazz. İlk bölüm beni dört-beş sene öncesine, soğuk bir kış gecesi odamın bir köşesinde her akşam radyoda verilen Jazz programını dinlediğim zamanlara götürdü. Program yayından kaldırıldığında ne kadar üzülmüştüm... O gece tanıştığım melodilerle seneler sonra yeniden karşılaşmak beni acayip mutlu etmişti.

Diğer bir öğe de animenin geçtiği zamandı.

Bunun dışında karakterlerin hepsi birbirinden özel ve eşsiz. Özellikle Kaoru. eheh

Kaoru tatlılığı ve Sentarou şapşallığı.
Yeniden olsa yeniden izleyebileceğim ve ne kadar izlersem izleyeyim finalinde aptal aptal sırıtırken ağlayacağım bir seridir. İzlemenizi tavsiye ederim.

Bu iki animeden birini izlediyseniz görüşlerinizi belirtmekten çekinmeyiniz. Önerilerinize de açığım ayrıca. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere~
Tasarım: Zuri