2018/12/27

27/12 : Yeni Yıl Öncesi Yazısı

Herkese merhaba!

Yazmayalı uzun zaman oluyor. Sopanın ucuna iple bağlı üniversite diplomamın arkasından koşturmakla o kadar meşguldüm ki buralara bakmayı bırakın kafamı kaşıyacak vaktim bile yoktu. Yazmadığım süre boyunca yine bir sürü şey oldu fakat bunları anlatıp canınızı sıkmak istemiyorum. Anlatırken benim de canım sıkılıyor. Olmuş bitmiş şeyleri su yüzüne çıkarıp moral bozmanın kime ne faydası var değil mi?

Bu arada, bu dizeleri okuyan değerli insan, umarım sen de hayatınla mutlusundur. Umutsuzlukların yüreğini ele geçirmemesi dileğiyle!

Artık yeni yılın iyi şeyler getireceğine inanan umut dolu insanlardan değilim ama bu klişeliği bir blog yazısı yazma fırsatı olarak kullanmak istedim. Son iki aydır yaşadığım olumsuzluklar bana "yeni yıla umut bağlama", "hiçbir şey değişmeyecek" gibi  mesajlar verdiğinden önümüzdeki yıla zerre beklenti beslemiyorum. Ama yine de belli şeyler için dilek dileyecek ve bunların gerçekleşmesini bekleyeceğim. Hayalleri olmayan insan ölüme adım adım yaklaşır çünkü. Bunu kendimden biliyorum.

Öncelikle annemin iyileşmesini diliyorum. Eğer bu dileğim gerçekleşirse aşağıda saydığım diğer dileklerin pek bir önemi olmayacak çünkü aşağıya sıralayacağım liste kendi mutsuzluğumu bastırıp hayattaki amaçsızlığımı dağıtmak için kurduğum birkaç oyun. Sadece annemin iyi olmasını istiyorum. Gerisi zaten bir şekilde olur.

Aileme bakacak kadar para kazanabildiğim bir işe sahip olmayı diliyorum. Nasıl olacağı önemli değil, isterse bütün günümü yesin ama emeğimin karşılığını versin istiyorum. Böylelikle bazı şeyler için endişelenmem ve uykularım kaçmaz.

Bir Ukulele sahibi olmayı diliyorum. Ülkenin gidişatıyla birlikte yükselen fiyatlar bu enstrümanın fiyatına da yansıdığı için bir türlü paramı bir araya getirip alamıyorum. Eğer ukulele alabilirsem mutlu olacağım bir miktar.

Paraiso'yu geliştirip okunmaya değecek bir web novel haline getirebilmeyi diliyorum. Çizimlerini güzelleştirmek ve daha kaliteli bir hikaye anlatımı yapmak istiyorum. Bunun üzerinde çok çalışacağım. Yazdığım evreni seviyorum ve benim gibi bir dünya hayal eden herkesin Paraiso'yu ziyaret etmesini istiyorum. Belki bir gün hep birlikte oraya gideriz.

Akutagawa Ryuunosuke'yle tanışmayı diliyorum. Umarım bir gün ikimiz de karşılaşacağımız bir yerde olacağız.

aoi shouta ve ishida akirayla tanışmak istiyorum kyaa 

Luka ve Kio size mutlu yıllar diliyor ☆
Bahçesinde biber yetiştirebileceğim bir ev sahibi olmayı diliyorujm.

Artık saçlarımın dökülmemesini diliyorum.

Başka başkaa.... sanırım bu kadar, evet.

Bu dileklerden sonra bir de tabut dilemeliydim belki de.
Sizin yeni yıl dilekleriniz neler? Yorum kutusuna yazmayı unutmayın!

Son olarak 7 Ocak'ta Paraiso için güncelleme yapmayı planlıyorum. Yeni bölüm olmayacak belki ama karakterleri daha yakından tanımanıza yardımcı olacak bir güncelleme olabilir bu!
Lütfen beklemede kalın.

Bir sonraki gönderide görüşmek üzere!
Kendinize iyi bakın! İyi tatiller!
Ve mutlu yıllar.

2018/11/18

18/11 + Paraiso

Merhaba,

Eminim bu "kısa" aranın ardından bu sayfayı hayaletlerden başka kimse okumuyordur. Ancak yine de bir şeyler yazmadan burayı bırakmayacağım.
Son zamanlarda ne bedenen ne de ruhen kendimi iyi hissediyorum. Soğuk havaların taşıdığı salgınlardan birine kapıldım, kılımı kıpırdatacak halim yok, ağrılar dalga dalga başımı işgal ediyor ve bitirmem gereken bir sürü saçma sapan ödev var.
"Daha kötüsü olabilirdi." diyecek gibi oluyorum kendimi avutmak için. Sonra bir kahkaha alıyor yerini.
Kendime acıyorum. Nedenini sormayın.

I'm sick of doing things that I don't want to do. 

Paraiso'ya kısa bir aradan sonra devam edeceğimi söylediğimi hatırlıyorum.
Her ne kadar buna çok inanmış olsam da daha fazla zamana ihtiyacım olduğunu üzülerek söylemek istiyorum.
Paraiso bir süre daha bekleyecek. Haziran'a kadar. Bunun sebeplerinden bahsedeceğim şimdi.

  • Öncelikle, hikayeyi ödevlerimin patlak verdiği bir zamanda yazmaya başladığım için yazılarımda bir zorlama, bir yetiştirmeye çalışma havası sezdiğimden yazdığım 5+1 bölümü yeniden gözden geçirmeyi ve düzenlemeyi planlıyorum. Değişiklik yapacağımı düşünmüyorum, çoğunlukla yaptığım zavallıca gramer ve mantık hatalarını düzelteceğim.
  • Sonra görseller. Şu aceleye gelmiş görseller. Sabırsız bir insan olduğumun göstergesi görseller. Haziran'a kadar kardeşimle görseller üzerinde yoğunlaşacak ve Paraiso'yu içinde bulunduğu pejmürdelikten kurtaracağız.
Kio beklemenizi emrediyor. Çünkü canı öyle istiyor.
  • Buna ek olarak Paraiso'nun ana sayfasında da ipucunu verdiğim üzere Paraiso Gezi Rehberi ve Ivır Zıvır Bilgiler Köşesi'ni yazacağım. Kio'nun yazacağı beceriksiz Gezi Rehberi'nin eğlenceli bir ekstra olacağını düşünüyorum. Aynı zamanda da bana olayları daha kolay aktarmamda yardımcı olacak güzel bir döküman. Şimdiden teşekkürler Kiopanda!  
  • Ivır Zıvır Bilgiler Köşesi ise tamamen bana ait olup hikayeyi oluştururken bana nelerin ilham kaynağı olduğuyla ilgili küçük bilgiler veren bir sayfa olacak. Karakterleri tasarlarken nelerden etkilendik gibi, giçe tam olarak nasıl bir meyve gibi, bu kadar delirip kendimi içine hapsettiğim bir dünya hayal etmeme sebep olan şey neydi gibi...
  • Son olarak yazacağım yeni bölümler dizisinde karşımıza çıkacak yeni karakterleri tanıtacağım. Yani Haziran'a kadar Paraiso kuzu kuzu beklemeyecek, yenilenip bomba gibi geri dönecek!

Bu yüzden heyecanla bekleyin! Ve desteğinizi benden esirgemeyin lütfen.

Bahsettiğim tüm bu yeniliklerin meyvesini Ocak'ta bekleyin.
Kendinize iyi bakın.
Bir sonraki gönderimde görüşmek üzere!

2018/10/20

20/10

Bu sayfayı okuyan herkese merhaba.
İçimde birikip patlamadan önce bazı şeylerden bahsedeceğim.
Fakat bundan önce iyi olduğunuzu umut ediyor ve iyi dileklerimin sizinle olduğunu bilmenizi istiyorum.
Kendinize dikkat edin lütfen. ♡

Yılın her şeyin birbirine girdiği ve beni depresyon çukuruna itmek için elinden geleni ardına koymadığı dönemine girdiğimi fark ettim. El ele verip üzerime yıkılan okul projeleri, çıkar için arkadaşlık yapan dostlarımın yüzlerindeki sevimsiz ifadeler, artık eskisi gibi olmayan bazı şeylerin verdiği tatsız hava, annemin ameliyat olmuş olmasından dolayı duyduğum yoğun baskı ve daha bir çok şey, bir gün otobüsten indikten sonra koşarak eve gidip odamın ortasında hüngür hüngür ağlamama neden olduktan sonra bunu fark etmem hiç de zor olmadı.

Yine de daha kötüsü olabilirdi diyorum. Daha kötülerini de görmüştüm.

Bu bunalımı en kısa sürede atlatmak ve planlarıma verebileceği olası hasarı önlemek için çözüm yolları aramaya karar verdim. Bu yüzden kısa bir ara vereceğim. Ve Paraiso'nun 5. bölümü, bu aradan önce yayınlayacağım son bölüm olacak.

bence gönderiyle oldukça alakalı bir gif
Bi' dakika, Paraiso mu? O da ne?

Paraiso, catalpagarden tarafından yazılıp akira tarafından resmedilmiş, sevimli uzaylılar, kafadan kontak doktorlar, çocuk edasıyla yazılan bilimsel günlükler ve ölümcül meyvelerle dolu rengarenk bir web roman!

Paraiso'nun garip dünyasına adım atmak için buraya tık tık!



Neyse ne diyorduk? Kısa bir ara.

Bu kısa ara süresince boş durmayı planlamıyorum elbette. Kafamı boşaltıp gereksiz düşüncelerden kurtulmayı ve web romanıma çeki düzen vermeyi planlıyorum. Başlayalı daha dört bölüm oldu ve her bölüm oldukça kısa metinlerden oluşuyor. Anlatmak istediğim hikayenin daha çok ama çok başındayım. Buna rağmen kafamda hayal ettiğimi tam anlamıyla aktaramıyorum ve bu fazlasıyla canımı sıkıyor. Bunun yanında üzerinden geçip düzeltmeyi planladığım fakat başaramadığım çok şey var. Ve tüm bunları başaramamamdaki en büyük etken yukarıda bahsettiğim dönemin içinde olmam.

Bu dönemi en kısa sürede tek parça olarak atlatıp geri dönmek için sabırsızlanıyorum ve bunun için elimden geleni yapacağım.

Aynaya baktığımda daha iyi bir yüz görene kadar elveda!
Çok yakında yeniden görüşmek üzere!

2018/10/04

04/10

Herkese merhaba!

Bu gönderiyi bulaştığım hayali dünyadan uzaklaşıp biraz da olsa günlük yaşantımdan bahsetmek için yazıyorum. Ara sıra böyle kısa yazılar yazmanın burada beni okuyan dostlarımı da sıkılmaktan kurtaracağını umuyorum.

Bu sayfayı okuyan dostlarım, en iyi dileklerimin sizlerle olduğunu bilmenizi isterim. Son zamanlarda günlük yaşamı felç eden salgın hastalıklardan benim gibi  nasibinizi almadan önce kendinize dikkat edin lütfen.

Derslerin başlamasıyla ciddi bir çalışma sürecine girmiş bulunmaktayım. Yirmi üç yaşına girmiş bir insan olarak hala bir hedefimin olmayışı beni bir miktar boşluğa sürüklese de hayata tutunmak için elimden geleni yaptığımı sanıyorum. Çok sağlam olmasa da bir temele sabitlediğim bu planların ileride tıpkı lisede kurduğum hayaller gibi beni yarı yola bırakmamasını ummaktan başka bir şey yapmıyorum. Günlerim kütüphane masalarında ve otobüs koltuklarında harcanırken okuduğum kitaplara her hafta bir yenisi ekleniyor. Birkaç gün önce Camus'nün Mutlu Ölüm'ünü bitirdim. Yarın da duygusallığımı yenip kitaptan ayrılabilirsem Edogawa Ranpo'nun hikayelerinin derlendiği kitabı bitirmiş olacağım. Bundan sonra ya Akutagawa'nın hikayelerine geri dönmeyi ya da Poe'nun henüz okumadığım hikayelerini okumayı planlıyorum. Akutagawa'nın hikayelerini geçen sene okuduğumu elde bulundurduğum zaman Poe'ya kaldığım yerden devam etmek daha mantıklı geliyor fakat garip bir şekilde yılın bu zamanı elim istemsizce Rashomon'un üzerinde geziniyor.

Kitap önerilerine her zaman açığım!

Bunun dışında günümün büyük çoğunluğu dinlemeye değer görmediğim insanları dinliyomuşum gibi görünüp hayal dünyamın içinde gezinerek geçiyor.



Bu arada, Paraiso'yu okudunuz mu? Ah, yoksa duymadınız mı?

<reklam kı>

Paraiso, yakın zamanda yazmaya başladığım bir web novel! İlk defa büyük bir ciddiyetle bu işe atıldığım için yazılarım göze çiğ görünebilir ancak zamanla ve sizin de yorumlarınızla birlikte kendini geliştirecekler!

Bu yüzden, boş zamanınızda hikayeme bi' göz atın ve yorum yapmayı ihmal etmeyin!

Paraiso' nun yeni bölümleri her beş günde bir bu sayfada!

</reklam kı>

Keşke Paraiso hakında daha fazla şey söyleyebilsem ama söyleyeceğim her şeyin ileriki bölümler hakkında ipuçları olduğunu bildiğimden çenemi kapatmayı seçiyorum. Tüm bunları yazıya dökmek için sabırsızlanıyorum.

Bu gönderiden sonra muhtemelen Paraiso'nun ikinci bölümünü yayınlayacağım.
Bir sonraki kişisel yazıma kadar kendinize iyi bakın!

2018/09/14

Duyuru: Yeni Web Novel

Herkese iyi akşamlar!

Kafamda mükemmel düşünceler ve hayallerle gelip klavyenin tuşlarına hevesle basmayalı uzun zaman oluyor. Umarım buraları ziyaret eden sizlerin de keyifleri yerindedir.

En güzel dileklerim sizlerle!!

Bir önceki gönderimde de bahsettiğim gibi 25 Eylül'de bu sayfada güzel bir şeyler olacağının haberini vermiştim. Fakat bu konuda o kadar heyecanlıyım ki dayanamayıp bunun haberini şimdi vermeye ve 25'ine kadar gün saymaya karar verdim. Bu süreç içerisinde elbette planlarım hakkında önemli güncellemeler yapacağım.

/drumroll please

Sayfanın yazarı sonunda geri dönüyor!
Hem de bir web novel'la! (๑˃ᴗ˂)ﻭ

Uzun bir süredir buralarda yıkık dökük kısa hikayelerimi yahut hayran kurgularımı paylaştığımı az çok görmüşsünüzdür. Fakat hayatımdaki dalgalanmalardan dolayı bir çoğu yarım kaldı ve zamanla zihnimdeki fikirler uçup gitti. Bir daha yüzlerine dönüp bakar mıyım bilemiyorum. Elimden geleni yapacağım.

Ancak onlara gelmeden önce uzun soluklu ve eğlenceli bir web novel yazmaya başladığımın haberini vermek istiyorum!

Bu web novel'ımla ilgili detaylı bilgiye, yakında gelecek olan karakter tanıtımlarına ve eklenecek bölümlere aşağıdaki sayfadan ulaşabilirsiniz!

S01V (Paraiso) Web Novel Ana Sayfası


Şimdilik yalnızca küçük bir tanıtım resmi ve konusu yer alacak.
Daha fazla detay için takipte kalın! (ノ´ヮ`)ノ*: ・゚
Bir sonraki gönderimde görüşmek üzere!!


2018/09/11

25.09

Herkese iyi akşamlar!

Verilen ancak tutulamayan sözlerin ardından bir kez daha buradayım. Ayrıntılı olarak dile getiremesem de 'bazı şeyler' ben değişmeye çalıştıkça beni geri çekmek için elinden geleni yapıyor. Değişim denen şey sandığım kadar kolay olmadı. Bu beni hayal kırıklığına uğratıyor.

Ancak!

25 Eylül'de burası tıpkı buraya ilk geldiğim zamanki gibi toz pembe hayaller ve güzel şeylerle dolu olacak!
Çiçekler böcekler! Tıpkı o zaman da dediğim gibi!
Eskiden dinlediğim melodiler eşliğinde!
Her şey güzel olacak. Söz veriyorum.
Bu sefer batırmayacağım.

Dolunaylı gecede görüşmek üzere!

2018/08/01

değişim

Herkese iyi akşamlar!
Ayın ilk gönderisi ve yepyeni bir başlangıç.

Değişen isimlerin bazı kötü anıları da kendisiyle birlikte götürmesini umarak bir şeyler yaptım. Sanırım bu yaptığım üçüncü büyük değişiklik olacak.
Değişiklikler iyidir ama, öyle değil mi?

Sadece bu sayfayla değil kendimle de ne yapmam gerektiği üzerine uzun uzadıya düşündüm ve bir takım kararlar aldım. Bu gönderinin de bu değişimin mihenk taşı olması kararına vardım. Bu akşam pek havamda değilim, kelimeleri bir araya getirmekte zorlanıyorum ama yine de elimden geleni yapacağım.

gönderiyle alakasız gif
  • Öncelikle sayfamı düzene sokmayı ve bölümlere ayırmayı düşünüyorum. 2013'ten bu yana jilyon tane gereksiz gönderi ve etiket oluşturdum. Bunları temizlemek ve baştan başlamak istiyorum.

  • Sonra tasarımı değiştirmeyi düşünüyorum. Ama emin değilim. Belki de değiştirmem.

  • Eski çeviri zımbırtılarıma geri dönmeye karar verdim ancak bunları bakashuu-translations bünyesinde paylaşmak yerine burada paylaşacağım. bakashuu-translations elbette ki silinmeyecek ama bundan sonra da aktif olmayacak.

Elbette bunları başarabilmek için kendimde de değişiklikler yapmam gerekecek.
Bu yüzden bana şans dileyin.

Bir önceki gönderilerime yaptığınız yorumlar için çok teşekkür ederim. Kelimeleriniz benim için çok değerli. Söylediklerinizi kafama kazıyacak ve elimden geleni yapacağım!

Kendinize iyi bakın!
Bir sonraki gönderide görüşmek üzere!

2018/07/11

Yansıma

Herkese iyi geceler! ヽ(*・ω・)ノ

Bir başka sıkıcı akşam, bir başka sıkıcı gönderi.
Hala buralara uğrayıp sayfadaki bunaltıcı müziklerden ve düşüncelerden etkilenmiyor ve intihar eğilimlerine kapılmıyorsanız güçlü yapınızdan dolayı sizi tebrik etmek isterim!

Son birkaç gündür diğer günlere oranla biraz daha doğru dürüst günler geçirdiğimi söylemek istiyorum. Hala yaz tatili için hazırladığım planları hayata geçirebilmiş değilim ancak içine düştüğüm bu boşluk çukuru kendim ve ne yapmak istediğimle ilgili bir takım düşüncelere itti beni.
Sonuç olarak bu sonu gelmeyen düşünceler sürüsü hiçbir karara varamamamla yok olup gitti. Her zamanki gibi hastalıklı bilinçaltım beni şaşırtmadı.

Bu akşamki can sıkıcı konumdan bahsetmeden önce sahneye konudan alakasız gifimi davet etmek istiyorum.
☆ミ(o*・ω・)ノ

yanlışlıkla konu başlığına yapıştırıp yayınladığım
reiji gifi olmadığı için üzgünüm
Bu akşam konuşmak istediğim konu insanlara karşı hissettiğim değişken 'güven' duygusu. Oldukça can sıkıcı bir konu fakat kısa tutacağım.

İnsanlara olan güvenim oldukça küçük yaşta çok yakınım olan biri tarafından küçük düşürülmemden sonra kademe kademe azaldı ve yaldızlı harflerle "kimseye güvenme" başlığının çakılı olduğu seviyeye indi. Yaşadığım o travmatik olayın sadece insanlara olan güvenimi değil insanlarla olan ilişkilerimi de zedelediğini düşünüyorum. Üzerinde biraz daha düşünecek olursam kişiliğime bulaşmış olan tüm sorunlu parçaları bu olaya bağlayabilirmişim gibi hissediyorum. Bu konu hakkında daha derine inmeyeceğim.

İnsanlara güvenmeyi seçtiğim o nadir anlarda çoğunun beni kullanmaya çalıştığını ve akıllarındaki yansımamın "acınası" ve "kolay kandırılabilir" olduğunu görmemle kimseye güvenmeme seçimimin yerinde olduğunu anladım. Bunun beni etrafımdaki insanlara karşı soğuk ve yaklaşılamaz göstereceğinin farkındaydım ancak bana başka seçenek bırakmıyorlardı.

Güven de tıpkı beklentiler gibi büyük bir kumardır. İnsanı hayatında görebileceği en iyi dostlukları tecrübe etmeye davet de edebilir, içinden çıkılamaz bir bok çukuruna da sürükleyebilir.
Aksini seçmek de sizi benim gibi bunaltıcı ve anlaşılmaz bir insan haline getirebilir.

Bu arada bir önceki gönderilerdeki yorumlarınıza cevap veremediğim için üzgünüm. Bu sizi umursamadığım için değil, haklı oluşunuza diyecek söz bulamadığım içindir.
Yorum kutularında mutlaka görüşelim! ଘ(੭ˊ꒳​ˋ)੭✧

Bir sonraki gönderimde biraz daha iç açıcı şeylerden bahsetmeyi umuyorum.
"Umut" ve "pes etmemek" gibi kavramlar mesela! (Bu, arkadaşım Miyako'ya gelsin.)

Görüşmek üzere! ☆

2018/06/30

Yokuş

Herkese merhaba! ヽ(*・ω・)ノ
Söz verdiğim gibi burayı güncel tutmaya elimden geldiğince devam edeceğim.

Umutsuzluk süslü çöplüğümün değerli ziyaretçileri,
Umarım benim aksime yaz tatilinizi mümkün olduğunca verimli geçiriyor ve gönlünüzce eğleniyorsunuzdur.
En iyi dileklerim sizlerle!

Birkaç post önce buralarda anime/manga/oyun yorumu yazacağımı falan söylediğimi hatırlıyorum. Fakat şu sıralarda bunu yazmaya ne gücüm ne de isteğim var. İçinde bulunduğum bu 'imkansızlık' çukuru bilincimi ele geçirip yapabileceğim diğer basit şeylerin önüne geçiyor, vaktimi boş geçirmeme neden oluyor ve tüm yaz tatilimi çarçur ediyor.

Onun yerine bu postta başka bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Ancak ondan önce, buyurun gönderiden alakasız gife merhaba diyelim. („ಡωಡ„)



Her ne kadar istemesem de bu postta ve muhtemelen bundan sonraki postlarda iç açıcı şeyler olmayacak. Hayatım bu bok çukurundan kurtulana dek ve uzun zamandan sonra yeniden, gerçekten içten bir şekilde gülümseyene dek iç açıcı olmayan şeylerden bahsetmeye devam edeceğim.




Bu iç açıcı olmayan postumuzun konusu beklentiler.
Beklentiler insanın hayatını şekillendiren en önemli etkenlerden biridir. Beklentiler kimisi için parlak geleceğini zihnine yansıtan bir ilham perisi, kimisi için de boğazına yapışıp onu giderek daha da dibe çeken bir cellattır. Beklentilerin boyutunu dengede tutabilmek insanın hayata umutla bakmasına, ne olursa olsun yaşamaya devam etmesine ve azmini kaybetmemesine yardımcı olur.
Beklentileri fazla tutmak yahut hiç beklentisi olmamak başarısızlık ve umutsuzluk yokuşunda dibe çakılmak üzere son hız inmenize sebep olabilir.

Uzun lafın kısası ben, bu dengeyi tutturamayıp defalarca çakılanlara en büyük örneğim. Liseden beri büyük hayaller ve dolayısıyla büyük beklentilerle çabalayıp durdum. Fakat yaptığım tek şey ilerlediğimi sanıp olduğum yerde saymaktı. Bunu farkettiğimde bazı şeyler için çok geçti ve çok canım yanmıştı. Beklentilerimin asıl sorun olduğunu fark ettiğim zaman bunu kabul etmekte zorlandım. Daha sonra bunları azaltmaya çalışırken tamamen pes ettim ve hayattan bir şey beklememeyi alışkanlık haline getirdim.

Şimdilerde beni yeniden ayağa kaldıracak bir şeyler olmasını dileyip kendimi kandırarak yaşıyorum. Beni eski çabalayan halime döndürecek bir şey olur mu bilmiyorum gerçekten.
Sadece bekliyorum.
Yapabileceğim tek şey bu.

Yazımın sonuna gelmeden önce bu yazıyı okuyan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Hayallerinizden ve hedeflerinizden bahsetmeniz beni mutlu eder. Bu yüzden yorum kutusuna yazmaktan çekinmeyin! (´。• ᵕ •。`) ♡

Kendinize iyi bakın!

2018/06/23

Yaz Güncesi #1: Deniz Macerası!

Herkese iyi günler! ヽ(*・ω・)ノ
Umarım yaz tatiliniz sorunsuz ve dilediğiniz gibi geçiyordur!

Doğrusunu isterseniz yaz benim en sevdiğim mevsimdir. Karpuz başta olmak üzere çeşit çeşit mükemmellikte yaz meyveleriyle, ferahlatıcı deniziyle, teninizi ısıtan güneşiyle harika bir mevsim. Bunlar bir yana, yaz bana çok sevdiğim fakat artık bu dünyada olmayan birini hatırlatır. Yaz mevsimi geldiğinde o da geri dönmüş gibi hissederim. Bu yüzden yaz benim için özel bir mevsimdir.

Zihnindeki bulantıları sayfalara kusmaktan başka atraksiyonu olmayan bir insan için yaz mevsimi; bunaltıcı sıcaklardan, ferahlatıcı dalgalardan, arkadaş eğlencelerinden uzakta, dört beton duvarın arasında, terlikle üzerine vurulup ölüme terk edilmiş bir hamam böceğinin hayata tutunma çabasından pek farklı değildir.

Bu konu hakkında daha fazla detaya girmeden önce konuyla alakasız gifi huzurlarınıza çağırmak istiyorum.
Haydi konudan alakasız gif! Göster kendini! °˖✧◝(⁰▿⁰)◜✧˖°


Aslında daha fazla detaya girmeyeceğim. Düşündükçe midem bulanıyor. kendimden nefret ediyorum.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Bu arada! Daha önce bahsetmiş miydim bilmiyorum ama yorum kutusunda bir araya gelmekten çekinen dostlar bana şu iki adresten ulaşabilirler! bir iki
Gelin, anonimliğimize anonimlik katalım! (๑˃ᴗ˂)ﻭ
Yine de, eski dostunuz yorum kutusunu da unutmayın.
Görüşmek üzere! ☆

2018/06/12

Yaz Tatili Planları ☆

Merhaba çöplüğün saygıdeğer okuyucuları!
Hepinize güzel akşamlar dilerim. Umarım iyisinizdir, hayatınızda istediğiniz her şey yolunda gidiyordur ve elinizdekilerin değerinin farkındasınızdır.

Biliyor musunuz? Bazen sahip olduklarınızın değerini bilmek aynı zamanda sahip olabileceğiniz en büyük mutluluktur. Bunu kendini avutma gibi yorumlayanlar olabilir ama bu cümleye başka bir açıdan baktığınızda; 'Elinizde olan hangi değer olursa olsun ona sahip olamayanların da var olduğunu bilmeli ve elinizdekileri korumalısınız.' anlamı çıkmakta.

Evet! Buraya 'inspirational shit' yazmaya geldim! Yaz tatili planları olayı yalandı!! Sizi çekmek için yaptım bunu! Hayır, artık geri dönemezsiniz! Sonsuza kadar bu blogda benim 'inspirational' saçmalıklarımı dinlemek zorundasınız! Az sonra hissedeceğiniz baş dönmesi ve görüş darlığı için endişelenmeyin! Sadece buradaki tatilinizi kolaylaştırmak için yaptığım küçük bir şe-

Şaka bir kenara, tatil planlarımla ve bu zamana kadar ne çeşit bir cehennemde olduğumla ilgili geniş bir bilgi yelpazesi sunacağım sizlere.

Haydi, yazıdan alakasız gif! Göster kendini! (● ˃̶͈̀ロ˂̶͈́)੭ꠥ⁾⁾


Bundan önceki bir iki yazıdan da anlayacağınız üzere sonu gelmeyen bir depresyon çukurunda giderek daha da dibe batmakta ve bunu geçiştirmek adına kendimi kandırıcı birkaç eylem yapmaktaydım/yapmaktayım. Fakat bunların bir önemi yok. Asıl bahsetmek istediğim şey benim yaptığım emeklerin karşılığını bir türlü alamamam. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım verdiğim emeğin karşılığını (Bu "Çok iyi!" gibi bir dönüt bile olsa) elde edememem canımı sıkıyor ve bu durum kendimi değersiz, beceriksiz bir gerizekalı gibi hissetmeme neden oluyor. Bunun doğru olmadığının, aslında bundan çok daha fazlası olduğumun farkındayım ancak yine de diğer 'beceriksiz gerizekalı' hisleri ağır basıyor ve beynimi felç edip beni umutsuzluğun sonsuz döngüsüne sokuyor. Yaşım ilerledikçe bunu daha ağır hissediyorum ve kendimi ciddi ciddi bir yerlerden atmayı düşünürken buluyorum.


Evvet! Nerede kalmıştık?

Tatil planları! Yey! ☆ ଘ(੭ˊᵕˋ)੭* ੈ✩‧₊˚

Öncelikle kendime parlak pembe ve eflatun renklerinden bir halat örüp---


Yaz tatilini dolu dolu geçirmek ve kendimi daha değerli hissetmek adına bir tatil planı yaptım! Bu plana bağlı bir uyku düzeni ve yapılabilecek eğlenceli ev aktiviteleri pakedi bulunmakta! Neden ev aktiviteleri? Bunu öğrenmek için yazımızı okumaya devam ediniz!

Oynayamadığım oyunlarımı oynamak, okulda hocalarımın aşıladığı beceriksizlik duygusuyla öğrenemediğim Japon dili üzerinde; Aoi Shouta'nın blog yazılarını Google Translate'e muhtaç kalmadan okuyabilecek kadar ilerleme kaydetmek, uyku düzenimi etkili bir şekilde uygulayıp öğlene kadar camış gibi uyumamak ve kitap okumak istiyorum. Aldığım bütün kitapları bu yaz okumak istiyorum.

Bu ve bunun gibi yapacak çok şeyim var!

Mesela bunları yapmadan önce üniversitenin 'gerçek hayatın şartları' adlı duvara çarpa çarpa kırdığı hayallerimi ve özgüvenimi onarmam gerek.


Bu yaz burada bol bol saçmalayacağım. Bu yazıyı özellikle senin okumanı istiyorum Ters Dönmüş Squirtle.

Yaz tatili süresince oynayıp/izleyip yorum yazısı yazamadığım oyunları ve animeleri yorumlayacağım. Belki salak ruh halimle yazmaya başladığım hikayemi bitirebilir ve burada paylaşabilirim.Ya da belki başlayıp yarım bıraktığım rpgmaker oyunumu yapmaya devam edebilirim.

Yaz tatili çok uzun! Ve yapacak çok şey var!


Siz neler yapacaksınız?
Lütfen aşağıdaki yorum kutusunda bahsetmeyi unutmayın!
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!


</alakasızgif>

2018/05/13

mim: mim davetiyem

İyi akşamlar çöplüğün değerli okurları.
Yapacak bir şeyim olmadığı için Roromiya adlı şeker bloggerın seçmiş olduğu mimi yapmaya karar verdim. Kendisini okurken de epey eğlendim. Buradan Roromiya'ya teşekkür ederim.

Mim üç sorudan oluşmakta. Her ne kadar kendimle ilgili sorulara cevap vermekte zorlansam da elimden geleni yapacağım! (「• ω •)「

Mimi yapmamış olanlar kendilerini mimlenmiş sayabilir. Cevaplarınızı okumaktan büyük zevk alırım!

Soru 1: Sihirli bir değneğin olsa hayatında hangi anı değiştirmek isterdin?
Dünyaya geldiğim anı.
Tabi ki de böyle bir cevap vereceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Haha.
Bunu söyleyince aklıma Akutagawa Ryuunosuke'nin "Kappa"sında doğmadan önce bu hayata gelmeyi isteyip istemediğini sordukları minik Kappa geldi.

Sorunun cevabına dönecek olursak, hayatımda değiştirmek istediğim sadece bir "an"ım yok. Değiştirmek istediğim aylarım hatta senelerim var. Utanç içinde kıvrılıp ağlamama sebep olan her anı değiştirmek istiyorum. Bunların hiçbiri bana tecrübe kazandırmadı. Aksine beni içine kapanık, aptal bir kişilik haline getirdi.

Soru 2: Küçükken büyüyünce ne olmak isterdin, neden? Şuan mesleğin ne?
Doğrusunu isterseniz küçükken kafamda meslek olgusu denen bir şey yoktu. Herkesin sevdiği şeyleri yaptığını ve bu şekilde yaşamını sürdürdüğünü sanıyordum. Ne kadar masummuşum.
Küçükken yapmayı en çok sevdiğim şey resim çizmek ve kitap okumaktı. O zamandan bu zamana pek bir şey değişmedi ama yakın gelecekte bunları yaparak hayatımı sürdürebileceğimi hiç sanmıyorum.

Soru 3: Burçlara inanır mısın? Burcunun özelliklerini taşıyor musun?
Burçlara ve burçların uyumuna inanıyorum. Çünkü ne zaman bir insana yakınlık duyar gibi olsam o kişiyle burçlarımızın uyumlu olduğunu fark ediyorum.
Fakat ne yazık ki burcumun özelliklerini taşımıyorum. Hiçbir zaman iyi bir lider olmadım, hiçbir zaman sporla ilgilenmedim, güçlü değilim...
Kırmızının en sevdiğim renk olduğunu kabul ediyorum.

Benden bu kadar! Çok kısaydı değil mi?
Görürseniz lütfen siz de yapın! Benim de haberim olsun ama (=`ω´=)

Görüşmek üzere!

2018/05/05

nopperabo

Herkese merhaba.
Saçmalıklarımı etrafa kusarak benimle çok konuşmamış olsa dahi iyi biri olduğumu düşünen insanları kendimden daha da uzaklaştırmamak için buraya geldim. Sonuçta, burası parça parça yok oluşumu kaydeden boş bir sayfadan başka bir şey değil. Yok oluşuma şahit olan tek varlık bu sayfa olacak.

Şanslıysanız siz de görebilirsiniz!
Lütfen takipte kalın!

Bu sayfayı okuyan talihsiz dostlarım,
Nasılsınız? Umarım hayallerinize ve hedeflerinize çıkan yolda kesin adımlarla ilerliyorsunuzdur. Belki hayallerinize çoktan ulaşmış, istediğiniz gibi bir hayat sürüyorsunuzdur. Öyleyse sizi tebrik ederim.
En iyi dileklerim sizinle.

Bu akşam buraya ne kadar uğraşırsam uğraşayım kendimi nasıl sevemiyor oluşumdan bahsetmeye geldim. Kendini sevememe durumu küçüklükte gelişmiş bir durum ve önüne geçilemediğinden alışkanlık haline getirilmiş ve zamanla hastanın ayrılmaz bir parçası olmuş bir durum. Kusurlu doğan insanlarda fazlaca görülen ve özgüven eksikliğine neden olan bir durum. Bir de bu duruma güven beslenilen insanlardan gelen sözlü tacizler de eklenirse tadından yenmeyecek bir durum!

Zamanla bu durum, tüm insanlardan aynı türde bir tacize uğrayacağı korkusuyla hastayı sarar ve içe kapanıklık, kendini toplumdan soyutlama durumlarına yol açar. Sosyal etkileşim sırasında kişinin davranışlarında anormallikler görülür. Kimseye güvenemediğinden yakın arkadaşlıklar da kuramaz.

Eğer elime kalem, silgi tutuşturulsa ve kendi yüzümü çizme ayrıcalığı tanınsa suratımın olacağı yeri boş bırakırdım. Bana en yakışan yüz bu olurdu.

Her daim ışık saçan insanlara hayranım! Böyle insanlar kimi zaman hayatıma köşesinden kenarından girmeyi başarıyorlar ve onların ışığıyla gözlerimi kör ederken daha mutlu bir hayatım varmış izlenimine kapılıp bir süreliğine dertlerimi unutabiliyorum.
Bir süre daha seni takip etmeye devam edeceğim. Bencilce bir sebep için de olsa.
Senin için değişen bir şey olmayacak elbette. Varlığımın farkında bile olmaksızın küçük oyun parkında oynamaya devam edeceksin.

Sizin de imrendiğiniz birileri varmı? Size ilham kaynağı olan insanlar? Kitaplar? Kediler?
Lütfen yorum kutusunda bahsetmeyi ihmal etmeyin! Bunlar hakkında fikirlerinizi öğrenmek ve muhabbet etmek benim için büyük bir zevk olacaktır.

Görüşmek üzere!

2018/05/01

balık

Herkese merhaba!
Bu yazıyı yazabilmek için kısa aralıklarla uzun uzun çıldırıp, defalarca silip yeniden yazmak zorunda kalsam da sonunda aylar sonra bir yazı yayınlayabildim!
Merhaba uzun zamandır buralarda olan blogger dostlarım! Merhaba bu sayfaya denk gelen hiçbir şeyden habersiz internet kuşları!
Güzel dileklerim hepinizle olsun. Umarım dilediğiniz gibi yaşıyor ve hayatın tadını çıkarıyorsunuzdur.
Durumumdan ve son zamanlarda neler yaptığımdan bahsetmeden önce küçük bir zaman yolculuğu yapıp blogumu ilk açtığım zamanla ilgili konuşmak istiyorum. Sene 2012'ydi ve ben üniversite sınavına hazırlanan zavallı, sümüklü bir ergendim. Japonya'ya gitmek gibi, en sevdiğim animenin de etkisiyle (Shuu seneler önce bir ezikti ama üzülmeyin, o zamandan bu zamana değişen pek bir şey yok.) Ikebukuro'da kaybolmak gibi hayallerim vardı. Hayal kuruyordum, evet bu güzel bir şeydi, lakin bir temele oturtulmamış hayaller bir düşünceden, bir hevesten öteye geçemez, zamanla patlardı. Patlarken de can yakardı.
Ortalamanın altında, zar zor geçinen bir ailenin büyük kızı olarak bu hayalleri gerçekleştireceğimi düşünmek bir balığın uzaya çıkma hayalleri kurması gibi bir şeydi. Japonya'yı gitmeyi bırakın yaşadığım ülkede memleketim dışında başka şehre seyahat edemeyen ben, içine tıkılı kaldığım bu dört duvar arasında kurduğum hayallerden vazgeçmeyerek bunları adeta taparcasına defalarca ama defalarca bu sayfalara yazıyordum.
Sonradan sudan çıksa bile nefes alamayacağını fark eden bu balık yavaş yavaş gücünü yitirmeye ve hayallerini kaybetmeye başladı. Bu sayfa bunları sürekli kaydetti.
Ve hala buradayım. Kimi zaman hala o hayallerden bahsetmeye devam ediyorum ve bu sayfa benim umutsuzluklarımın, içimde küçük bir kıvılcım olarak da kalsa umudumla çatışmasını kaydediyor.
Senelerdir 2012 yılında olduğum yerden fazla uzakta olamamam bana tarif edilemez bir can sıkıntısı veriyor. Ama bir çözüm buldum!
Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip insanlara her şeyin yolunda olduğu ilüzyonunu göstermekte ve tıpkı onlar gibi bu ilüzyona inanmada kendimi geliştirdim. İleride daha da iyi olacağıma inanıyorum.
Durumumdan bahsedecek olursak iyiyim! İstediğim bölümde okuyorum ve durmaksızın çalışıyorum. Bu çalışmalarımda mutsuzluğa düşmemem için Bay Poe bana yardımcı oluyor. Boş kalan zamanlarımda bol bol onunla vakit geçiriyorum.Son zamanlarda başka ne yaptığımı soracak olursanız... hiçbir şey. Gerçekten hiçbir şey yapmıyorum. Ve böyle oldukça mutluyum. Geleceğe dair planlarım var. Japonya'ya gitmek istiyorum. Orada yaşamak istiyorum. Bunun için elimden geleni yapacağım!
Şimdilik bu kadar. Yorum kutusunda bana hayallerinizden ve gelecek planlarınızdan bahsetmeyi unutmayın. Hayaller üzerine konuşmak kadar hoş bir muhabbet konusu olamaz. Bakarsınız belki ortak noktalarımız çıkar
Görüşmek üzere!


2018/02/26

Oyun Tanıtım / Yorum : YUME NIKKI -DREAM DIARY-

Başlamadan Önce...
Herkese merhaba!
Şu bir iki gündür buraları oyun yazısıyla doldurduğumun farkındayım fakat siz de hak vereceksinizdir ki bu insan bütün gün hayatındaki boşluğun ve kendi varlığının anlamını sorgulamak yerine bu boşluğu oyun oynayarak ve buralara saçmalayarak doldurmanın ruh sağlığı için daha faydalı olduğunu düşünmekte.
Daha fazla gevezelik etmeden tanıtacağım oyun hakkında konuşmak istiyorum. Bu sayfanın uzun zamandır takipçisi olanlar senelerdir benim Yume Nikki'nin nasıl hayranı olduğumu ve kendimi oyunun ana karakterine nasıl benzettiğimi bilirler. Bu yazıyı yazarken kişisel yorumlarımı ve hayranlıklarımı mümkün olduğunca "Kişisel Düşüncelerim" kısmına bırakmaya gayret göstereceğim ama olur da farkında olmadan diğer kısımlarda bu çeşit yorumlar görürseniz kusura bakmayınız.

Tanıtım Videosu



Tanıtım
YUME NIKKI -DREAM DIARY-, 23 Şubat 2018 tarihinde Kadokawa ve Agm Playism ortaklığıyla çıkarılmış bir psikolojik korku oyunu. Oyun, 2004 yılında çıkan Yume Nikki adlı kült oyunun yeniden yapılmış hali değil, oyundaki elementlere, olaylara ve tasarımlara saygı duyularak, fazla değişikliğe gidilmeden kurgulanmış, oyunun devamı niteliğinde yapılmıştır.

Hikaye
Orijinal Oyun: Madotsuki odasından çıkmayı reddeden ve rüyalarını günlüğüne yazan hikikomori bir genç kızdır. Gördüğü rüyaları günlüğüne yazdıkça rüyalarındaki dünyaya daha çok çekilen Madotsuki için gerçek ve rüya arasındaki çizgi giderek daha da görünmez hale gelir ve sonunda buna bir çözüm yolu bulur.

Yume Nikki -Dream Diary-: Oyun ilk oyunda Madotsuki'nin bulduğu çözümün de bir rüya olduğunun anlaşılması ve Madotsuki'nin yatağında uyanmasıyla başlar. Günlüğünün sayfaları tamamen boştur ve Madotsuki yine gördüklerini günlüğüne yazmak için rüyalar alemine dalar. Fakat bu sefer kendini çok daha farklı dünyalarda bulur. Acaba korkularını yenip kendini bu dünyadan kurtarmanın yolunu bulabilecek midir?

Not: Oyunun yatratıcısı Kikiyama, Yume Nikki'yi ilk çıkarttığında oyunun sadece bu garip dünyanın içinde gezip içindeki elementlerle etkileşimde bulunabilmek, onları bu rüya dünyasının içinde farklı yerlerde denemek dışında başka bi anlamı olmadığını belirtmiş olsa da fanlar oyundaki öğelere dayanarak bir takım teorilerde bulunmuşlardır. Yume Nikki -Dream Diary- de oyun yapımcılarının hayal gücüne ve teorilerine dayalı kurulmuş bir oyundur.


Karakterler




Madotsuki
Tahminen orta okul çağında içine kapanık bir genç kız. Odasından çıkmaz ve rüyalarında gördüğü dünyayı günlüğünün sayfalarına aktarır. Oyundaki ipuçlarından anlaşıldığı üzere fazla arkadaşı yoktur, hoşlanılmayan bir tiptir ve ailesel (özellikle annesiyle ilgili) problemler yaşamaktadır.









Dikkate Değer Karakterler 





Poniko
Pembe bir okyanusun ortasında karlar ve renkli konilerle çevrili bir alanda yaşayan sarışın bir kız. Odasına girdiğinde yerinen kalkmaz ve soğuk bir şekilde Madotsuki'ye bakar. Masasında yazdığı defterine (muhtemelen bir günlük) bakılmasına izin vermez. Odasının lambasıyla fazla oynandığında Uboa denen bir karabasana dönüşür ve rüyayı kabusa sürükleyip Madotsuki'nin uyanmasına sebep olur.
Teorilere göre Poniko Madotsuki'nin sevdiği fakat karşılık alamadığı bir arkadaşıdır. Rakibi olduğunu, Madotsuki'nin yüzüne karşı gülüp arkasından dedikodusunu yapan popüler kızlardan olduğunu iddia eden de vardır.



Shitai-san
İsminden de anlaşılacağı üzere bir cesettir. Etrafı ağaçlarla çevrili bir yolun ortasında, trafik konilerinin arasında yatar. Önceki oyunda Madotsuki'nin kazada ölen bir yakını olduğu iddia edilse de yeni oyunda Madotsuki'nin yolun ortasında oturan dişi bir yaratığı karnından bıçaklamasıyla Shitai-san'ı gördüğü için Shitai'nin Madotsuki'nin ölen kardeşi olduğu düşünülmekte.









Monoko
Monoe



Monoko/Monoe Kardeşler
Monoko ve Monoe oyunun değişik bölgelerinde bulunurlar ve ikisi de Madotsuki'ye karşı oldukça saldırgan tavırlar sergilerler. Teoriler ikisinin de okulda zorbalığa maruz kaldığı yönünde.



Denizanası
Deniz anaları Yume Nikki -Dream Diary-'de önemli rol oynuyor. Bir önceki oyunda Madotsuki'yi bir rüyadan bir başka rüyaya taşıyıp amaçları anlaşılamamış olsa da bu oyunda rüyanın sonuna gelindiğini gösteren sevimli yaratıklar olarak gösteriliyor.



Toriningen
Toriningen'ler, Türkçesiyle Kuş İnsanlar, Madotsuki'nin rüya alemindeki en saldırgan yaratıklardan biri. Önceki oyunda zararsız olanlarına rastlanabilirken yeni oyunda bir tanesi hariç hepsi saldırgan tavır sergilemekte ve Madotsuki'yi kovalamaktadır.




Kyuukyuu-kun
Kyuukyuu çıkardığı sesten dolayı bu ismi almış, Madotsuki'nin rüyalarında yer alan bir yaratıktır. Yeni oyunda tıpkı bir öncekindeki gibi dokunulduğunda hiçbir tepki vermeden merdiven korkuluğunu silmeye devam eder. Ancak oyun içinde ilk karşılaşıldığında Kyuukyuu'nun çıkardığı sesin hızlandığı fark edilmektedir. Bu da bu sevimli gibi görünen yaratığın arkasında farklı anlamlar yattığı fikrini doğuruyor.



Seccom Masada-sensei
Oyunun popüler karakterlerinden biri olan Seccom Masada, gidiş yolu değişmiş olsa da her zamanki gibi beyaz uzay gemisinde piyano çalarken görülüyor. Teoriye göre Masada-sensei Madotsuki'nin müzik öğretmenidir ve aralarında oldukça derin bir bağ vardır. Kimileri bunu Madotsuki'nin ailesinden sevgi görmediği için Masada'yı ailesi olarak gördüğü yönündeyken kimisi de aralarındaki yakınlığı öğretmen-öğrenci ilişkisinden öte olarak görmekte.








Oynanış Şekli
Oyun ilk oyundan farklı olarak üç boyutlu olarak karşımıza çıkıyor. Oyun kimi yerlerde üç boyutlu olarak oynanabilse de kimi yerlerde platform oyununa dönüşüyor.
Eski oyunda 24 efekti bitirdikten sonra tüm bu efektlerin kapıların ortasında bırakılıp uyanılması bekleniyordu. Yeni oyunda ise efektler çok daha az, dünyalar içinde bir takım eşyaların biriktirilip bilmecelerin çözülmesi üzerine odaklı. Bunun yanında günlük sayfalarının biriktirilmesi de ayrı bir önem taşıyor.
Ayrıca ilk oyundan farklı olarak yine tanıdık öğelerle süslü farklı dünyalar görüyoruz. Bu da oyuna bilinmezlik ve heyecan katıyor.
Ve son olarak ilk oyundaki konsol oyunumuz NASU, Super NASU ismiyle çok daha eğlenceli bir şekilde yeniden karşımıza çıkıyor. Oyun içinde bulduğumuz bir başka oyun kartuşunda da ana karakteri yine Madotsuki olan bir Ao Oni oyunu oynamak mümkün.

Gökyüzü Bahçesi
Pembe Deniz


Kyuukyuu-kun
...

Ses/Müzik
Oyunun orijinal müzikleri yeniden düzenlenilerek tekrar kullanılmış. Oyun içindeki sesler (özellikle Toriningen'lerin korkunç çığlıkları) de ürkütücü şekilde güzel.

Sonlar
Oyunun biri gizli iki sonu var. İkinci gizli sonu ancak oyunu bir kere bitirdikten sonra getirebiliyorsunuz. Yine ilk oyunda olduğu gibi bu oyunda da sonlar tartışmaya, teori üretmeye açık.

Kişisel Düşünceler
  • Oyunun çıkmasını uzun süredir bekliyordum ve güzel olacağından emindim. Ve birkaç prüz dışında düşündüğüm gibi de oldu. Oyun görseller olsun, olayları yansıtma açısı olsun, müzikleri olsun bir harika. İnsan oynarken nostaljinin kucağına düşüyor ve rüyaların içinde kaybolup gidiyor. Yıllardır piksellerle gördüğümüz dünyayı bir de bu şekilde görmek gerçekten güzel bir duygu. Fakat oyunun aceleye getirilmiş olduğunu düşünüyorum.
  • Öncelikle oyunda çok ama çok fazla sorun var. Bazı yerler oynanamıyor, kimi zaman oyun kendini kapatıyor, kimi zaman hata veriyor... Biraz daha geç çıkarıp bu sorunlar üzerine odaklanılabilirdi diye düşünüyorum. Bunun yanında oyun fazla kısaydı. Efektlerin hepsinin olmaması benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Efektlerin eksikliği Yume Nikki'nin orijinalliğini zedeleyen şeylerden biriydi bana göre. Bunun yanında flüt efektini kullandığımız yerler oldukça eğlenceliydi. Özellikle gizli sonda yaptığımız flüt/piyano düeti tüylerimi diken diken etti ve içimdeki fangirlün uyanmasına sebep oldu. <3
  • Canımı sıkan bir başka konu da fandom'ın oyuna karşı sergilediği saldırgan tavırdı. Oyun çıkar çıkmaz oynamayacağını söyleyenler, beş dakika oynadıktan sonra oyunun berbat olduğunu sayfalarca dile getirenler, beklentilerini karşılamadığını söyleyenler, parasını geri isteyenler, Kadokawa'nın oyunu sadece kar amacıyla piyasaya çıkardığını söyleyenler ve oyunu oynadıktan sonra beğenenlerin de zevksiz olduğunu söyleyenler...
  • Öncelikle oyun bir remake değil. Oyun aslında ilk oyunun devamı da değil. Yalnızca Yume Nikki'yi çok seven oyun yapımcılarının oyunun devamı "niteliğinde" yapmış olduğu bir oyun. Beklentilerini karşılamayan insanların oyunu almadan önce bunu akıllarında tutmaları gerekir. Ve oyun üç boyutlu olacak dendi, simülasyon olacak denmedi. Bu da oyunun orijinalliğinin (?) bozulduğunu, berbat olduğunu söyleyenlerin biliyor olması gereken başka bir şey. Evet, oyun teknik açıdan eksik, evet değişen şeyler var ve beklenilenin aksine oyun oldukça kısa. Ama bu ileride gelişmeyeceği yahut yeni içerik gelmeyeceği anlamına gelmiyor. Sadece çenelerini kapatıp olumsuz fikirlerini kendilerine saklamalarını ve oyunu beğenenleri bu şekilde rahatsız etmemelerini dilerdim.
İçimi bir güzel dökdükten sonra yazımı sonlandırabilirim sanırım. Eğer Yume Nikki'yi daha önce oynadıysanız bunu da beğeneceğinizi düşünüyorum. Daha önce oynamadıysanız da sizin için farklı bir deneyim olabilir ancak size tavsiyem ilk önce orijinal oyunu oynamanızdır. Eğer oynuyorsanız ve takıldığınız yerler varsa bana sormaktan çekinmeyin lütfen!

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Yume Nikki ile ilgili düşüncelerinizi yorum kutusunda görmeyi çok isterim. Bir sonraki gönderimde görüşmek üzere!

2018/01/14

Oyun Tanıtım / Yorum: The Last Door 1-2

Merhaba millet!
Bir başka oyun tanıtımı ve yorumuyla buralardayım.
Son zamanlarda oynadığım ve defalarca oynamaktan kendimi alamadığım bir oyundu bu.
Şimdi yavaşça arkanıza yaslanın ve gözlerinizi kapatın.
Ve tamamen farklı bir yere adım atmaya hazırlanın:
Perdenin ötesine. 

Trailer





The Last Door, The Game Kitchen tarafından 2014 senesinde yayınlanmış 2 sezonluk bir psikolojik korku oyunu. 1800'lerde geçen teması ve Edgar Allan Poe, Howard Phillips Lovecraft gibi yazarlara atıfta bulunan olaylarlarıyla eşsiz bir piksel-macera oyunu. Oyun şimdilik Android ve PC'de oynanabiliyor. Orijinal dilinin İngilizce olmasına karşın Türkçe dil desteği de bulunmakta.


Hikaye
Sezon 1
Sene 1891. Jeremiah Devitt, eski dostu Anthony Beechworth'ten şifreli ve huzursuz edici bir mektup alır ve kendisini görmek için evine ziyarete gider. Fakat dostu Anthony, mektubu gönderdikten hemen sonrasında kendini asarak intihar eder. Devitt elindeki bu şaibeli mektubun arkasında yatan asıl anlamı bulmaya çalışırken yatılı okulda geçirdiği zamanları, o zamanlarda babasının Anthony'nin ellerine bıraktığı "Perdenin Ötesini Görme" üzerine kurulu deneyin detaylarını ve "perdenin ardındaki"ni nasıl serbest bıraktıklarını hatırlar. Devitt kafasında yatan soruların cevaplarını buldukça geri dönülemez bir yola girdiğinin farkına varacaktır.

Sezon 2
Bir süredir Devitt'in gördüğü kabuslardan dolayı kendisine terapi uygulayan Doktor John Wakefield, hastasının aniden ortadan kayboluşunun üzerine onu aramaya başlar. Tıpkı kendisi gibi bir psikiyatrist olan dostu Johan Kaufmann'ın da yardımlarıyla Devitt'in izlerini süren Wakefield, hastasının ortaya çıkardığı gerçeklerle yüzleşecek ve onu içine çekildiği kabustan kurtarmaya çalışacaktır.


Arkaplan Hikayesi
İnanılana göre bu hayat dışında süregelmekte olan bir başka boyut vardır. Bu boyut değişmez gerçeği, ilk dili ve yaradılışın sırrını içinde barındırmaktadır ve bir perde tarafından korunmaktadır. "Son Kapı" yahut "Son Eşik" denilen bu perde antik varlıklar tarafından kullanılmaktaydı.

Anthony Beechworth'ün babası "Son Kapı"dan geçmek için araştırmalar yapmış ve bunu gerçekleştirmek adına bir serum geliştirmiştir. Fakat araştırmasını tam anlamıyla bitiremeden vefat etmiş ve elindeki her şeyi oğlu Anthony'e bırakmıştır. Yatılı okula gittiği dönemde Anthony bu araştırmadan arkadaşlarına (Devitt, Hugo ve Alexandre) bahsetmiş ve birlikte bunu gerçekleştirmek için çalışmalar yapmışlardır. Saniyelerle bile olsa perdenin ardına geçebilen ve perdenin ardındaki müthiş yaratığı görebilen grup, bunu yaygınlaştırmak için bir topluluk kurar fakat yaptıklarının korkunç bir sonuca yol açacağının farkında değillerdir.

Başlarına gelen korkunç olaylardan sonra topluluk dağılır ve Devitt kısmen hafızasını kaybeder. Fakat anlamadığı halde perdenin ötesiyle ilgili kabuslar görmeye devam eder. Doktor Wakefield'a yaptığı ziyaretleri sırasında dostu Beechworth'ten bir mektup alan Devitt, çıktığı yolculukta anılarını hatırladıkça gördüğü kabusları da anlam kazanır.

Karakterler






 Jeremiah Devitt
Devitt zengin bir ailenin içine kapanık bir çocuğu. Genç yaşında annesinin ölümünün ardından babası onu yatılı bir Katolik okuluna gönderir ve Devitt'i tamamen terk eder. Orada Anthony, Alexandre ve Hugo'yla tanışır ve bir felsefe topluluğu kurup gizlice Son Kapı'ya ulaşma üzerine deneyler yaparlar.










Anthony Beechworth
Devitt'in yatılı okuldan dostu. Babası Son Kapı'ya ulaşmak için çalışmalar yapmaktaydı. Devitt'in yatılı okuldaki ilk ve en iyi dostu olmuştur.












Alexandre Du Pre
Devitt ve Beechworth'ün arkadaşı. Son Kapı'ya ulaşma deneylerinde aktif olarak bulunmuş ve sonunda aklını kaçırma derecesine gelmiştir.












John Wakefield
Devitt'in psikiyatristi. Kendisi hakkında fazla bilgi bulunmamasına karşın oyun içinde anlaşılan kadarıyla Wakefield'ın da karmaşık bir geçmişi olduğu bilgisi çıkarılabilir.













Johan Kaufmann
Wakefield'ın en yakın dostu ve kendisi gibi bir psikiyatrist.









Oynanış
Oyun point & click mantığıyla işliyor. Yani karakteri oyun içindeki ögelerle etkileşime girerek hareket ettiriyor ve stoğunza aldığınız eşyaları olması gereken yerlerde kullanarak hikayenin ilerlemesine olanak sağlıyorsunuz.


Grafikler
Oyun müthiş bir pixel şölen. Oyunun basit bir pixel oyundan fazlası olduğunu zaten açılışta da açıkça görebiliyorsunuz.

Ses ve Müzik
Carlos Viola tarafından yapılan klasik müzik tarzında soundtrack koleksiyonu oyuna derinlik katmasının yanı sıra müthiş bir uyum sağlıyor. Oyunun müzikleri oyunu oynadıktan sonra da defalarca dinlenilebilecek kadar güzel. Bunun dışında oyunun karakter ses desteği yok. Yalnızca oyunun bazı yerlerinde homurdanıp öksüren karakterlere ve "Nevermore!" deyip Edgar Allan Poe'ya selam gönderen kargaya denk gelmeniz mümkün.


Olası Sonlar
Oyun 2 sezon ve her sezonda 4 tane bölüm var. İlk oyunda tek bir son olmasına karşın ikinci sezonda iki sona çıkabiliyorsunuz.

Kişisel Düşünceler
Poe ve Lovecraft'ın hikayelerinin birer aşığı olarak bu oyuna bayıldım. Oyundaki gotik hava, yazarların hikayelerine gönderme yapan karga, kedi ve ağaç motifleri, karakterlerin olaylara olan soğuk kanlılıkları ve her korku oyununda olduğu gibi aptalca düşüncelere kapılmamaları (Centilmen beyler zeki adımlar atarak ilerler~) oynarken beni acayip etkiledi. Bir de, bunu söylemeden geçemeyeceğim, hiçbir karakterin yüzü olmamasına rağmen yaptıkları hareketler ve söyledikleriyle kendilerini sevdirmesine bayılıyorum. Aynı durum bir önceki oyun yazımda da geçerli olan bir şeydi. Yani bu demek oluyor ki her oyunun mükemmel görselleri ve karakter tasarımları olmasına gerek yok.
Bunun dışında oyunun müzikleri bir ha-ri-ka. Sadece bu kadar söyleyeceğim. Dinleyip kendiniz görün.
Son olarak oyunun sekiz bölümle sınırlı kalmasına gerçekten üzüldüm. O kadar sürükleyici ki daha fazla olsun istiyorsunuz. Ama ikinci sezonun sonuna gelindiğinde daha fazla uzayamayacağını fark ediyorsunuz.
The Game Kitchen'dan bu tatta başka oyunlar bekliyoruz!

Yazımı sonlandırırken hepinize okuduğunuz için teşekkür ederim. Oynadıysanız oyun hakkındaki düşüncelerinizi, yazıyı okuduktan sonra oynamaya karar verdiyseniz fikirlerinizi ve sorularını yorum kutumda görmekten mutluluk duyarım. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!

Videte ne quis sciat.

2018/01/05

Oyun Tanıtım / Yorum: Oxenfree

Başlamadan Önce...
Merhaba millet!
7/24 saçmalayan blog yazarınız yazıyor.
Geri dönüşümü taçlandırmak adına çıktığından beri sıkılmadan oynadığım ve hikayesine bayıldığım bir oyun hakkında tanıtıcı, küçük bir gönderi hazırladım. İyi okumalar!


Oxenfree, Night School Studio tarafından yapılmış bir doğaüstü/psikolojik korku/macera oyunu. Oyun Ocak 2016'da çıktı ve şu an Android dahil çeşitli platformlarda oynanılabiliyor.

Tanıtım Videosu 

 



Hikaye
Bir grup genç, yıllık eğlencelerini yapmak adına bir akşam anılarının yuvası olan Edwards Island'da toplaşmaya karar verirler. Fakat çoktan terk edilmiş eski bir askeri merkez olan Edwards Island'da yapacakları bu küçük eğlence hayatlarını alt üst edecek korkunç bir kabusa dönüşecektir.

Hikayenin baş karakteri Alex, abisini kaybetmiş bir genç kızdır. Bu nostaljik buluşmaya yeni tanıştığı üvey abisiyle gider ve en iyi arkadaşının bahsettiği "radyoyu kullanıp olmayan sinyalleri yakalama" eğlencesini denemek için yanında küçük bir radyo getirir. Fakat yakaladığı "hayalet" sinyaller Edwards Island'ın karanlık geçmişine bir portal açıp bütün arkadaşlarını içine sürükler.

Alex adanın "asıl" sakinleriyle radyo sinyalleri aracılığıyla iletişime geçecek ve adanın geçmişindeki ürkütücü bilmeceyi çözüp kendilerini "tekrar eden" kabustan kurtarmaya çalışacaktır.



Oynanış
Oxenfree macera kitaplarından esinlenilerek yapılmış, sonu oyuncunun verdiği seçimlere göre değişen bir oyun. Oyuncu oyun içinde tamamen serbest (bazı ana olaylar dışında) ve Alex'in karakterini isteğine göre şekillendirebilir. Bu da hikayenin gidişatını etkileyen en önemli faktörlerden biri.



Karakterler



Alex
Alexandra, kısaca Alex, 17 yaşında bir genç kız. Abisi Michael'ı talihsiz bir kaza sonucu kaybettikten sonra Jonas'ı hayatına üvey abisi olarak kabul eder. Kişiliği ve oyun içinde diğer karakterlerle olan ilişkisi oyuncunun seçeneklerine göre değişir.






Jonas
Alex'in üvey abisi. Geçmişinde ailesiyle ilgili sorunlar yaşayıp sinirini kontrol edemeyişinden dolayı başına bela açmış olduğunu söylese de Alex'e karşı oldukça anlayışlı davranmasının yanı sıra Alex'in arkadaşları tarafından "havalı şapkası olan havalı çocuk" olarak isimlendirilir.






Ren
Reginald, kısaca Ren, Alex'in çocukluk arkadaşı ve aynı zamanda da en iyi arkadaşı. Edebiyat aşığı. En ufak bir şeyde heyecanlanan, aklı havada, komik bir genç adam. Alex'e radyo frekanslarını yakalama fikrini anlatıp radyo getirmesini isteyen kişi. Nona'dan hoşlanıyor.








Nona
Çekingen, narin bir kız. Hikaye içinde ölen büyük babası ve okulu sürekli astığı bilgisi hariç hakkında pek bilgi yok. Clarissa'nın en yakın arkadaşı.










Clarissa
Michael'ın kız arkadaşı. Okulun başarılı, popüler ve küstah kızlarından. Ölümünden Alex'i sorumlu tuttuğu için hikayenin kötü karakteri sayılabilir.









Michael
Alex'in ölen abisi. Kardeşini çok sevdiği için onu her durumda öncelikte tutar. Hatta Alex'i o kadar çok seviyor ki o istemezse Clarissa'dan ayrılmaya bile hazır.







Oyun Görselleri / Karakter Tasarımları
Oyun içindeki mekanların tasarımları oyuncuyu sanki resimli bir hikaye kitabının içindeymiş gibi hissettirmek için tasarlanmış. Karakterler kimi zaman gizemli orman tasfirinin içinde kayboluyor ve mekanla mükemmel bir bütün oluşturuyor. Fakat her ne kadar oyun içindeki haritalar birer resim gibi görünse de olması gereken yerde olmayan, "ilgi uyandıran" ögeleri oyun içinde kolaylıkla saptayabilmek mümkün.


Bunun yanında, oyunun içinde aniden çıkan "ada sakinleri"yle onların sebep olduğu video kaset efekti oyuna ürkütücü ve bir nevi nostaljik bir hava katıyor.

Karakter tasarımları ise mekan tasarımlarının aksine daha basit ve sevimli. Oyun içinde karakterleri yakından göremiyor olsanız bile yaptıkları hareketler ve bölüm sonlarında çekilen fotoğraflar her bir karaktere bağlanmanıza yetiyor.


Seslendirme ve Müzik
Oyun en başında resimli hikayeden esinlenilerek yazıldığı için karakterlerin diyalogları altyazı şeklinde konulmak istenmiş. Fakat sonradan oyunu sıkıcı hale getirdiği düşünüldüğü için üzerine seslendirme yapılmış ve karakterler tamamen farklı ruhlara bürünüp oyunun canlanmasını sağlamış. Screenshotları anlamlı kılmak ve diyalogları daha iyi anlamak için altyazı seçeneği hala mevut tabi. Oxenfree başarılı bir seslendirme kadrosuna sahip. Bunun yanı sıra scntfc tarafından yapılmış müzikleri de bir o kadar mükemmel. Kimi parçaların içinde oyunun içinde geçen olaylara ithafen mors koduyla gizlenmiş mesajların ne demek istediğini anlamak için dikkatle dinlemelisiniz.


Olası Sonlar
Yapılan seçimlere göre biri kötü olmak üzere 5 sona çıkılabilir. Bunun nedeni Alex'in yapılan seçimlere göre hikayenin gidişatını değiştirmesi ve hikayenin içindeki "döngü" kavramı. Oyun sürekli bir döngü içinde olduğu için oyunu en az iki kere oynamış olmanız gerekiyor.


Oyun Hakkındaki Düşüncelerim
Oxenfree'ye ilk çıktığında tesadüfen denk gelmiş ve aldıktan sonra saatlerce hipnotize olmuş gibi oynamıştım. Korku, gerilim ögeleri olduğu için başladığım oyun sadece o ögeler değil de her şeyiyle bana kendini sevdirdi. Alex'in zekice cevapları, Ren'in patavassızlıkları, Nona'nın sevimliliği, Jonas'ın "havalı" havalılığı (yazar burada beceriksizce karaktere olan hayranlığını dile getiriyor) ve Clarissa.

Clarissa. (iç geçirir)

Oyunun mükemmel bir senaryosu var. Oynarken ürküyorsunuz ve neler olacağı hakkında en ufak bir fikriniz olmadan Edwards adasının içinde kayboluyorsunuz. Ve oyun bittiğinde herkesi özlediğinizi ve yeniden adaya dönmek istediğinizi fark ediyorsunuz. Ve oyun bu hakkı size veriyor.  (Hayır gerçekten. Oyunu ikinci kez oynayanlar bu cümlenin asıl anlamını bilecekler.)

Oyunun içindeki bir çok öge oldukça nostaljik. Radyolar, video kaset efektleri, kaset çalarlar, yapılan espriler ve daha bir çok şey. Beni oyuna çeken en büyük şeylerden biriydi bu.

Ve adanın "sevimli" hayalet sakinleri. Oldukça ürkütücüler. Oldukça.
Sadece saklambaç oynamak istiyorlar! Kimsenin olmadığı koca bir adada...
Ve siz ebesiniz.

"Sit. Still. Bear. Fruit.
Tag. You. It."

Korku, gerilim ve doğaüstü türde oyun meraklılarının kesinlikle seveceği, fazla uzun olmayan fakat zengin bir hikayeye sahip bir oyun Oxenfree.
Meraklılarına kesinlikle tavsiye ederim!
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Eğer oyunu oynadıysanız yahut bu yazıdan sonra oynamaya karar verdiyseniz yorumlarınızı kesinlikle bekliyorum.

Olly Olly Oxenfree!
Görüşmek üzere!

Yazıda Kullanılan Kaynaklar: 
Oxenfree Game Documentaries
Tasarım: Zuri