2018/09/25

S01V (Paraiso) - Bölüm 00


“Merhaba Kağıt Parçası,
Bu satırları hayallerine kavuşmuş mükemmel bir insan yazıyor.
Ah, bana Doktor Cotton da diyebilirsin.”

Hastane yatağına iliştirilmiş sehpanın üzerinde bu dizeleri yazarken otuz iki diş sırıtıyordu Luka. Boşta olan eliyle burnuna düşen yuvarlak gözlüklerini düzeltti ve karalamasına kaldığı yerden devam etti.

“Uzun zaman önce (Tam olarak hatırlayamıyorum… ııh… sanırım altı sene önce?) televizyonlarda ‘Evrende yalnız değiliz!’ diye yayınlanan haberlerden bu yana hayalim, ekranda gördüğüm o yeşil gezegene gitmekti. Kod adı N0304-S01V olan gezegen. Biz insanlar o gezegene kısaca ‘Paraiso’ diyoruz. Çünkü o gün mercekten gözlerimizin önüne serilen manzara ancak bir cennete ait olabilirdi. Yemyeşil bahçeler, tertemiz su kaynakları ve yaşayan canlılar! O dönem uzay denen ıssız çölün çok da uzak sayılmayan bir köşesinde, tıpkı Dünya gibi bir gezegende, insan dışında yaşayan bir medeniyetin bulunmuş olması tüm dünyayı sarsmıştı. O zamanlar on dokuz yaşlarında olan ben, durmadan bunun hakkında sayısız planlar yapmış ve ailemin kafasını şişirmiştim. Güzel günlerdi. Ve daha da güzel günler yakında şimdi. Ne olduğunu tahmin et. Yıllardır verdiğim emeklerin karşılığı olarak Paraiso’ya araştırmacı olarak gidiyorum! İlk giden olma şerefine yaşım ve tecrübem gereği erişememiş olsam da bir fark yaratacak ve ismimi herkese hatırlatacağım. Doktor Cotton’ı bir gün herkes tanıyacak!”

Luka iç geçirip elini çenesine koydu ve beyaz tavanı seyretti. Yeşil gözlerinin önünden yalnızca gidip göreceği yerlerin önceden çekilmiş görüntüleri geçiyor ve pek yakında tüm o görüntülere kendi gözleriyle şahit olacağını düşündükçe içi kıpır kıpır oluyordu. Çok geçmeden hayal dünyasında gezinen bilinci, odasının kapısının açılmasıyla dağılıp içeriye giren iki kişiye odaklandı. Biri tıpkı kendisi gibi göz alıcı sarı saçlara sahip, bebek yüzlü bir genç kadın, bir diğeri de fazla tanıdık olmayan beyaz önlüklü, orta yaşlı bir adamdı. İkisi de içeriye girer girmez Luka’ya gülümsediler ve yattığı yatağın iki yanına iliştiler. İlk konuşan beyaz önlüklü adam oldu.

“Heyecanlı mısınız Cotton Bey?”

“Lütfen. Doktor Cotton denmesini tercih ederim.”

Orta yaşlı adam ağzını büzüp gözlerini kaçırırken sarışın kadın eliyle Luka’nın omzuna hafifçe vurdu.

“Luka! Ne saçmalıyorsun durup dururken? Lütfen kardeşimin kusuruna bakmayın.”

“Önemli değil.” dedi doktor gülümseyerek. “Anlıyorum. Kardeşiniz haklı. Doktor Cotton unvanı bahse değer bir dahi ve bu şekilde hitap edilmeyi hak ediyor.” Adam boğazını temizleyip elinde tuttuğu belgeleri hafifçe kıvırdı. “Çıkacağınız yolculuğun kurallarından ve adımlarından bahsetmeden önce ihtiyacınız olan her şeyi yanınıza alıp almadığınızdan emin olmam gerek.”

Genç kadının konuşmasına fırsat bırakmadan neşeyle haykıran Luka, önündeki sehpayı kenara ittirip yanında hazır bulundurduğu küçük bavulu dizlerinin üzerine koydu ve açıp ikisine gösterdi.

“İşte hepsi burada! Ağrı kesiciler, rüya kovucular, uyku ilaçları, çizgi romanlar, bir müzik çalar, birkaç kıyafet ve gizli gizli bir şeyler!”

Genç kadın dudaklarını birbirine bastırmış endişeyle kardeşine bakarken yanlarındaki doktor göbeğini hoplatarak güldü.

“Bu harika Doktor Cotton. Bahsetmeseniz de bavulun derinliklerinde asıl ihtiyacınız olacak donanımı görüyorum.”

“Doktor Bey, bundan emin misiniz? Aklı havada kardeşimi böyle bir şey için göndermek beni endişelendiriyor.”

Luka kıkırdayıp ablasının elini tuttu.

“Endişe etme abla. Ben iyi olacağım!”

“Senin için değil zaten, seninle vakit geçirecek zavallılar için endişeleniyorum.”

Luka dudaklarını büküp ellerini geri çekti. Doktor, kardeşler arasındaki gerilimi dağıtmak adına araya girdi.

“Böyle bir görev için Doktor Cotton’dan baha iyisi bulunamazdı hanımefendi. Şirketimizin patronu, Cotton Bey’i özel olarak tavsiye etti. Ben de bu teknolojinin geliştiricilerinden biri olarak seve seve projeyi devam ettirmeye gönüllü oldum.”

“Ama…”

“Lütfen hanımefendi. İşimizi daha fazla zorlaştırmayın. Korkmayın, her şey yolunda. Biliyorsunuz ki bu projede en önemli olan şey Cotton Bey’in sağlığı.”

Doktor elindeki belgeleri açıp konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

“Samsara adını verdiğimiz projemiz, kişinin bilincini günümüz uzay yolculuğuna dayanıklı, son derece fonksiyonel ve tıpkı kişinin kendi vücudu gibi gerçekçi bir bedenin içine aktarmamıza olanak sağlıyor. Loka adını verdiğimiz bu bedenler kişinin vücudunun tıpatıp aynısı görünümünde özenle üretiliyor ve kişinin bilincini yüzde yüz koruyor.”

Luka doktorun anlattıklarını yüzünde hayretin izleriyle dinliyordu. Söylediği her şeye eli çenesinde, kafasını sallayarak cevap verdikten sonra mırıldandı.

“Bu demek oluyor ki teknik olarak benim bir kopyamı yarattınız.”

“Yedek bedeniniz diyelim.”

Luka gözlerini kısıp adamı süzdü.

“Yapmadan önce bana sorsaydınız biraz daha uzun boylu, biraz daha yapılı bir beden yapmanızı rica edebilirdim! Bir de tam şu kalçamın altındaki doğum lekesini-”

Luka yattığı yerden kot pantolonunu yavaşça kalçasından sıyırırken omzuna bir fiske daha yedi. Ancak doktor gülüyordu.

“İşte bu yüzden sormuyoruz. Şimdi, çıkacağınız yolculuk, bedenin içinde bulunacağı makinenin inanılmaz hızına rağmen kırk sekiz saat sürecek bir yolculuk. Bu yüzden Paraiso’ya varana kadar uykuda tutulacaksınız. Uyandığınızda oluşacak baş ağrılarına karşı doktorlarımızın size temin ettiği özel ağrı kesicilerden almanızı öneriyoruz. Uyandığınızda size önceden anlaşılmış bir rehber eşlik edecek. Kendisi hakkında pek bir bilgimiz yok ancak iyi anlaşacağınızı umuyoruz. Oradaki ihtiyaçlarınız için tamamen rehberinize güvenebilirsiniz.”

“Vay canına.” Luka yatak çarşafının altından ayaklarını sağa sola sallıyordu. “İnsanlara çok benzediklerini duymuştum. Ama duruşlarında insan olmayan garip bir hava varmış. Sevimli bir bayan olsun! Lütfen sevimli bir bayan olsun!”

Luka ellerini birleştirmiş dua eder gibi tekrarlarken ablası kafasını sağa sola sallayıp önündeki bavulu toparladı.

“Araştırmaya gidiyorsun Luka. Kendine bir kız bulmaya değil.”

“Neden ama? Uzaylı bir kız arkadaş neredeyse bütün bilim kurgu geek’lerinin hayalidir!”

“Koca dünyada kendine uygun bir kız bulamadıysan orada hiç şansın yok sevgili kardeşim.”

Doktor yeniden araya girdi.

“Şirketinizin sizden isteği, Paraiso’da bulunduğunuz süre içerisinde gözlemlediklerinizi haftada bir iki defa günlüğünüze kaydetmektir. Loka’nız gezegene vardıktan sonra belirli aralıklarla uyandırılacak ve bedensel gereksinimleriniz yerine getirilecektir.”

“Bu harika. Hadi şimdi gidelim.”

“Bavulunuzdaki donanım bizimle iletişim kurmanıza olanak sağlayacak. Paraiso savaşın, nasıl desem, bir nevi günah kabul edildiği barışçıl bir gezegen. Ancak bir sorununuz olması durumunda yahut herhangi bir acil durum olasılığına karşın bu iletişim cihazını açık bırakmanızı rica ediyoruz.”

“Çok iyi. Pekâlâ, hadi gidelim.”

“Son olarak Paraiso’ya gitmenizdeki asıl amacın bilincinde olarak, oradaki vaktinizi verimli geçirmenizi rica ediyoruz.”

Luka yatağın içinde sabırsızca kıpırdanıp ellerini iki yana sertçe bıraktı.

“Biliyorum biliyorum! Yeterince masal anlatmadın mı amca? Yolla beni artık!”

“Luka! Beyefendiye saygısızlık etme. Kaç yaşındasın sen?!” Genç kadın neredeyse bağırıyordu. Luka omuz silkti.

“Yirmi beş. Fakat bunun konumuzla alakası yok sevgili ablacığım. Gel de son kez kucaklaşalım. Ben yokken kendine çok çok iyi bak.”

İki kardeş sıkıca birbirlerini kucaklarken doktor odanın içinde hareket edip bilinç aktarımında kullanacak ilaçları hazırladı. İğnenin açılan kapağının sesi Luka’nın yüzünün buruşmasına sebep olmuştu. Titreyip bükülen midesi az sonra ablasının hıçkırıklarıyla eski haline döndü.

“Abla, neden ağlıyorsun?”

“Kes sesini Luka…”

“Tamamen gitmiyorum ya. Sık sık uyandıracaklarmış bak!”

“Seni her gün ziyarete geleceğim, tamam mı? Her gün. Seni asla bırakmayacağım. Ablan söz veriyor.”

“Amma yaptın abla. Sanki ölüme gidiyormuşum gibi konuşuyorsun.“

Genç kadın bir süre daha kardeşinin saçlarını okşayıp ağladı. Ardından kendini toparlayıp gülümsedi. Kızaran burnu ve şişik gözleriyle tıpkı bir tavşanı andırıyordu.

“Her şey kardeşimin iyiliği için. Paraiso’da iyi eğlenceler.”

Doktor elinde iğneyle hazır bir şekilde bekliyordu. Luka yattığı yerde geriye yaslanıp sol kolunu uzattı. Ardından gülümseyerek ablasına baktı.

“Seni seviyorum abla. Sakın ben yokken beyinsiz erkeklere gönlünü kaptırma.”

“Sakın uzaylı bir kız arkadaş getirme. Seni seviyorum Luka.”

Luka, iğnenin koluna battığını hissetmesiyle gözlerini yumdu. Tamamen uykuya dalmadan önce tek hissettiği gözlüklerinin yüzünden alınışıydı. Kademe kademe uyuşan bedenine rağmen gücünü topladı ve kırık dökük kelimelerle de olsa gözlüğünün bavula konmasını talep etti.

Ardından tamamen yabancı bir yerde gözlerini açana dek derin bir uykuya daldı.

7 yorum:

  1. Wow! Harika bir başlangıç bu. O kadar sürükleyici ki ne ara okuyup bitirdim farkına bile varmadım. Okurken İsaac Asimov'u anımsadım 😊 devamını sabırsızlıkla bekliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acemice başlangıcım hakkındaki yorumlarını not ettim~ Desteğin için teşekkür ederim!! (* >ω<)

      Sil
  2. Woaah? Yazmadan edemicem sanırım. Aklıma tek gelen şey otostopçunun galaksi rehberi oldu. Haftalık bilim kurgu radyo dizisi gibi aynı (sakın aksatma -_-). Luka-ne nin paraiso rehberi \_^~^_/. Parlamaya devam ***

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için teşekkür ederiim (๑>ᴗ<๑) Yeni bölüm çok yakında!☆

      Sil
  3. Daha yeni vakit bulup okuyabildim ve cidden ba-yıl-dım!!
    Devamını okumak için şimdiden sabırsızlanıyorum, ellerine sağlık~!!

    YanıtlaSil

Tasarım: Zuri