2025/08/23

2025 Okumaları Bölüm 1

Bu yazıda yorumlanacak kitaplar listesi:

  1. Yüzük Kardeşliği - J.R.R. Tolkien
  2. Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç - Hüseyin Rahmi Gürpınar
  3. Conclave - Robert Harris

Bu yıl insanlardan ve yarattıkları bu korkunç düzenden kaçmak için sayısız kitap okuduğum bir yıl oldu. Bu yüzden vakit buldukça sevdiklerimi burada yorumlayacağım. Belki sevmediklerimi eleştirdiğim bir gönderi de yaparım bilmiyorum.

1. Yüzük Kardeşliği - J.R.R. Tolkien


Kitap eleştirisine geçmeden önce basım evlerinin absürt basım fikirleriyle ilgili biraz veryansın edeceğim. 

Yüzüklerin Efendisi serisine ilk başlamak istediğimde pandemi yeni patlak vermişti. Dört duvar arasında yapacak hiçbir şey yokken film serisini baştan sonra izledim ve sonra "Yetmeez... Daha fazlası lazıığm..." dedim ve kitap satın alma arayışına girdim.

Kitapların fiyatları malum. Yüzüklerin Efendisi de popüler bir seri. Durum bu olunca fiyatının uygunluğundan dolayı yan tarafta gördüğünüz şu versiyonu satın aldım. Üç kitap bir arada. Sert kapak. Haritalar, özel çizimler ve hediye olarak bir orta dünya haritası posteri... 

Çok cazipti. Çok... kıymetliydi. 

Keşke almadan önce içini de inceleme şansım olsaymış diyorum çünkü hani kitap ya bu. Okuyacağız ya hani. Resimlerinden ziyade yazıların okunabilir olması daha önemli olmalı. Yani bence.

Yazılar koca sayfada karınca duası gibi göründüğü için ben bu kitabı okuyamadım. Yayınevleri okurların kitabı "okumak" için aldığı ihtimalini "göz önünde" bulundurmalı. Ya da en azından "Sığsın diye punto küçülttük kardeşim. Okumalık değil uzaktan seyredip, hava atmalık kitap bu, kütüphanede estetik dursun diye bastık." diye not düşebilirdiniz.

Bir süre bu versiyonla güreştikten sonra (4 sene galiba) yanda görünen şu versiyona geçtim. Gözlerim bayram etti, sayfalar su gibi aktı bitti. 4 sene boyunca okuyamadığım kitabı 1 ayda bitirdim.

Türünü sevenler için muhteşem bir seri. Doğrusu filmde eğlendiğim kadar eğlenmem diye düşünmüştüm (Bilmiyorum ama böyle bir önyargım vardı.). Ama karakterleri daha derinlikli olarak tanıyınca filmde birçok şey daha anlaşılır hale geldi.

Samwise Gamgee. Bu hikayenin tek kahramanı sensin.

Bu kitap bana Samwise Gamgee savunuculuğu yaptırırken bir yandan da içimde Peregrin Took'u kızgın büyücülerden koruma ve kollama birimi kurma isteği uyandırdı.

Peregrin Took yanlış hiçbir şey yapmadı! O sadece hobbit vücudunda yaşayan sarı bir tekir kedi!

Bunun yanında Aragorn'u kitapta bu kadar seveceğimi hiç düşünmemiştim. Filmde çok havalı resmedilmiş fakat kitapta çok daha okuyucuyu kendine bağlayan bir aurası var. Bunu nasıl açıklarım bilemiyorum. Sayfalar boyu Aragorn'un peşinde yol giderken yabancı diye gördüğünüz o karakter birden gözünün içine baktığınız, her şeyi kafada bitirmiş o "havalı abi" kişisine dönüşüyor. Kendisi de bir şeyleri çözemese dahi ona güvenebileceğinizi size hissettiriyor.

Yalnızca melankolik hikayelerden biraz uzak durmalı. Alkol sofrasında hiç çekilmeyecek birine benziyor.

Kitapla ilgili yapacağım tek eleştiri her karakterin içinde bir türkücünün yatması olabilir. Her bölüm birileri kendini öne atıp yana yakıla türkü söylemese sanki bir tık daha sürükleyici olabilirdi. 

2. Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç - Hüseyin Rahmi Gürpınar


Hüseyin Rahmi beni hiçbir zaman şaşırtmıyor. Şu ana dek bu yazarın beğenmediğim bir kitabına bile rastlamadım. Okuduğum her hikayeyle kendisine olan saygım ve hayranlığım giderek arttı. Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç da bu hikayelerden biri.

Hikaye, Halley Kuyruklu Yıldızı gibi bilmeyenin batıl inançla, bilenin ise mantıkla yorumlayacağı bir uzay objesinin üzerinden ilerleyen komik ve tatlı bir aşk hikayesi. Genel olarak hikayelerinde baskın olan bir şey zaten "batıla karşı mantık" teması. Bu hikayede de öyleydi. Diyaloglar son derece gerçek. Okurken İrfan'ın bilimle ilgili bitmek bilmeyen "infodump"lamasına göz devirip mahallenin kadınlarıyla aynı fikirde olacak oldum. 

Hüseyin Rahmi bu kitapta da erkek kadın ilişkilerinde erkeklerin üstün, kadınların ise cahil ve aciz olarak görülmesini sert bir şekilde eleştirmiş. Kitaplarında en sevdiğim şeylerden biri de bu. Hikayeleri daima bir kadının bakış açısıyla okuyor ve yaşıyorsunuz. Hikayenin içindeki kadınlar adeta ellerini uzatıp seni aralarına alıyorlar. Onların yaşadıkları zorlukları yaşıyor, onlara hak veriyorsunuz. Ve seneler geçse de kadınların çilesinin asla değişmediğini fark ediyorsunuz.

Hüseyin Rahmi bunu başarabilen tek yazar olduğu için daima en sevdiğim yazar olarak kalacak.


3. Conclave - Robert Harris


Conclave'i aynı isimli filmini izledikten sonra okumaya karar verdim. Sanırım filmi "Konsey" adıyla sinemalarda gösterdiler. İzledikten sonra epey filme takıntılı hale geldim. Aylarca sürecek... bir takıntı.

Filminden çok daha akıcı ve eğlenceli bir kitaptı. Hatta ne zaman bittiğini anlamadım bile. Bu kadar çabuk bittiği için üzüldüm. Daha öğrenilecek çok şey vardı. Ama sanırım yazar kitabının bir takım "topluluklar" tarafından yasaklanmaması için tadında bırakmış.

Hikaye, dönemin Papa'sının vefat etmesiyle başlıyor. Yeni bir Papa seçmek gerektiğinden tüm milletlerden kardinallerin katıldığı bir konsey düzenleniyor. Bu Konsey'i de vefat eden Papa'nın sağ kolu ve kitabın ana karakteri Kardinal Lomeli (Filmde Kardinal Lawrence) yönetmek durumunda kalıyor. Yazar bu sürecin nasıl sancılı olduğunu gerçekçi bir şekilde aktarmış. Okurken insanı strese sokacak kadar gerçekçi.

Bunun yanında Papa gibi bir dini figür olmaya hak kazanan insanların aslında ne kadar çürük ve sapmış olabileceğini de resmediyor. Sanırım kitabın en can alıcı ve tartışmalı noktası da burası. Her ne kadar inançlılar tarafından "kutsal" ve "günahsız" olarak görülseler de kardinallerin kimisinin ırkçı, kimisinin homofobik, kimisinin paragöz, kimisinin ise cinsel dürtülerine yenik düşmüş olduğunu görüyoruz. Yazar elbette bu karakterleri "ihtimaller" üzerinden yazıyor ve kesinlikle gerçeklik payının olmadığını biliyoruz (yerseniz). Yazar bu "ihtimaller" üzerinden günahkarlığın insanın yaradılışında olduğu düşüncesini savunuyor. Bu durumda halklara sözde inanç pompalayan bu kişiler sonsuz bir ilahi tiyatro sergileyen oyunculardan öteye geçemiyor. Bununla ilgili kitapta da filmde de geçen bir alıntı vardı.

"Biz ölümlü insanlarız. Bir ideale hizmet ederiz. Ancak her zaman ideal olamayız." ya da onun gibi bir şeydi.

Kitabın sonu ise tamamen ütopik. Konsey nihayet insanoğlunun ilkel zaaflarından arınmayı başarmış gerçek bir ermişi Papa olarak seçiyor. Fakat bu kişi yukarıda bahsettiğim ihtimallerin benimsediği ideallere son derece tezat düşen birisi oluyor. 

Lomeli'nin tüm bu süreçten sonra uzun bir tatile ihtiyacı vardı. Diğer kardinallerin hesabına geçirip çarçur etmeye niyetlendiği parayla kendine bir tatil ısmarlasa yeriydi. Kitapla ilgili tek eleştirim budur. Kardinal Lomeli dinlenmeyi sonuna kadar hak ediyordu.


Şimdilik bu kadar. Bir sonraki gönderimde görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tasarım: Zuri