merhaba yankı yapan duvarlar, çürümüş toprak, uykumda alayla gülen kişi,
hala neden yaşadığımı sorgular halde hayatıma sürünerek devam ettiğimi buraya rapor etmeye geldim. her sene olduğu gibi bu sene de şaşırtmayıp iyi dileklerin içine sıçar nitelikte beni felaketlerin içine daldırıp çıkarmaya başladı. geçen senelerden tek farkı ise bu sefer nefes almama müsaade etmemesi. yaratıcı benim dünyaya geliş amacımı veri tabanında 'insan stres topu' olarak geçmiş olmalı diye sanıyorum ki ne zaman şımarık, hiçbir derdi olmayan kulları dünya simülasyonunda bir bokluk çıkaracak olsa hıncını benden çıkarıyor. al bakalım insan! al! bunu da sırtlan! yeter mi? asla! bunu da al! neden ağlıyorsun!? şükretsene! daha kötüleri var! şükret! neden isyan ediyorsun?! her şey yolunda! aç mısın? hayır! açıkta mısın? hayır! o zaman kes sesini!
sabret zavallı kul. tanrı sabredenlerin yanındadır.
bir gün seni de sorgusuz sualsiz yanıma aldığımda yaşadığın o anlamsız hayatın hiçbir esamesi kalmayacak.
niye mi yaşadın o zaman? eh. dünya simülasyonunun senin gibi trajik tiplere ihtiyacı var ki şımarık kullarım senden feyzalabilsin.
şimdi gelelim günah çıkarma faslına.
2015 senesinden bu yana bakıp büyüttüğüm özürlü kedim artık benimle değil. çocuğumla ilgili blogumda şöyle kırık dökük bir yazı yazmışım zamanında, o yazıyı da tıpkı bunu yazarken olduğu gibi salya sümük yazmış, ölürse bununla nasıl başa çıkacağımı düşünüp ona hiç olmadığı kadar sıkı sarılmıştım. şimdi ne kadar istesem de ona sarılamıyorum ve onun yokluğunu yalnızca evin her köşesinde değil ruhumun her zerresinde hissediyorum. hayatımdaki en parlak, en özel renk söndü ve ben bunu asla atlatamayacağım. bu boktan hayatta beni mutlu eden sayılı şeylerden biriydi. ne zaman mutsuz olsam şapşallıklarıyla beni güldürür, yaramazlıklarıyla derdimi unutturur, o koca gözleriyle içimde sönmüş olan bazı sıcacık duyguları uyandırırdı. oğlumu özlüyorum. can dostumu özlüyorum.
her sene olduğu gibi bu sene de ailenin üzerinden hastalıklar eksik olmuyor. sanırım tanrı yakın zamanda dünyaya vereceği felaketlerin demosunu üzerimizde yapıyor. bundan bıktım. sürekli olarak tam bir tedavisi olmayan hastalıkları hafifletmeye çalışmaktan bıktım. annemi hastane kapılarından sinirli ve üzgün bir şekilde çıkarken görmekten bıktım. mutfak masasının üzerinde dağ gibi biriken ilaçları görmekten bıktım. tam birini düzeltmişken bir başka hastalığın baş göstermesinden bıktım. annemi mutsuz görmekten bıktım.
inşallah bu günler de geçecek, mutlu bir sabaha uyanacaksın. bana yazmaktan çekinme lütfen (beni adımdan tanıdığını umuyorum ^^), tek başına atlatmak bazen zor olabiliyor.
YanıtlaSilkastamonu
YanıtlaSilbilecik
edirne
nevşehir
van
0ZW