iyi akşamlar parialar, akechi goro'nun gölgesi, biricik prens phobos,
bu gece girdap gibi dönen zihnimi uyuşturmak ve intihar düşüncelerinden sıyrılmak için saçmalamaya geldim. birkaç haftadır yaşadıklarım ruhuma ağır geliyor ve sevdiğim şeyleri yapmaya ve sevdiğim şeylerden bahsetmeye muhtacım yoksa çıldırıp kendimi bu salak yaşantıdan zorla çekip alacağım. aslında bunu başarsam rahatlarım. ama içimden bir ses bunun şu ana kadar yaşadıklarımdan daha fazla acı vereceğini söylüyor. bu yüzden bir şeylerin gelip beni öldürmesini beklemek daha mantıklı geliyor.
sırf yeşillik olsun diye konmuş konuyla alakası olmayan görsel |
ama bu yazıda bahsedeceğim kişi biricik poe değil ne yazık ki. ona olan aşkımdan kendimi öldürmeden önce yazacağım bir mektupta bahsetmeyi düşünüyorum. okuyabilirseniz şanslısınız!
bu yazıda bahsedeceğim kişi onu en az benim kadar sevmiş ve hikayelerinde daima onun ruhunu resmedip beni kendisine aşık etmiş bir yazar.
edogawa ranpo tüm bu hikayeleri o efsunlu kalemini oynatarak yazarken seneler sonra dilini bile bilmediği birini ihtiharın eşiğinden tutup çekebileceğini hiç düşünmemiştir eminim. yalnızca onu hastalıklı düşüncelerinden uzaklaştırmakla kalmadı, cinsiyet rollerini yıktığı karakterleriyle bu kişiye özgüven aşılamayı başardı aynı zamanda.
ranpo'yu okurken aklıma seneler önce gözyaşlarıyla bu dünyadan uğurladığım biricik söz yazarı ve müzisyen shinohara hitoshi (nam-ı diğer isshi) geliyor. o da tıpkı ranpo gibi bir şekilde kelimelerinin anlaşılması için elinden geleni yapmış, işine aşkla bağlanmış biriydi ve tıpkı ranpo gibi isshi de kelimelerini kilometrelerce ötede yaşayan dilini bilmediği birilerine aktarmayı başarmıştı. bu iki kişi yaptıkları işler bakımından birbirlerinden farklı olsalar da gözümde aynı saygıyı hak ediyorlar.
asıl konuya geri dönecek olursak, üniversiteye başladığım ilk sene kütüphaneye uğramadan önce araştırıp not aldığım yazarlardan biri olmasına rağmen eserlerine ulaşmanın imkansızlığından dolayı epey geç tanıştığım biri oldu edogawa ranpo. o zamanlar tüm hayallerim bir tuvalet kağıdı rulosu şeklinde sarılıp popoma montelenmişti ve şu anki halimden pek bir farkım yoktu. ailemin üzerine ölü toprağı serpilmiş gibiydi. uyku sorunlarım ve annemin hastalıkları kendimi üniversitenin çöp dökülen tepesinden atıp gebermemi söyleyen bir fısıltıya dönüşüyordu. sonra tuttuğum o yazar listesinden çağrıma cevap veren tek kişi edogawa ranpo değil akutagawa ryunosuke olmuştu.
yani intihara meyilli birinin okuması gereken son yazar.
akutagawa ryunosuke'nin beynimde bıraktığı hasarı hala onarabilmiş değilim. ara ara kendimi o tepeden attığım rüyalar görüyorum. yine de bu ondan nefret ettiğim anlamına gelmiyor. birçok ortak noktamız var. yazdığı anıları okurken duygularıma ve yaşanmışlıklarıma ayna tutulmuş gibi hissettiğimden otobüsün ortasında hıçkırarak ağladığım günü hatırlıyorum. eminim hayatta olsaydı bana bakıp poposuyla gülerdi. hatta gülmezdi. kendisinden imza isteyen hayranına yaptığı gibi başını çevirip öylece uzaklaşırdı.
bu seriye katlanıyor olmamın tek sebebi olan görsel |
bir kez daha edogawa ranpo'ya dönecek olursak... onunla nihai tanışmam o zamanlar hala nefes almakta olan weeaboo kişiliğimin edgar allan poe ile ilgili araştırma yaparken edebiyat ve bayat komediyi harmanlayan bungo stray dogs'a denk gelmesiyle olmuştu. poe'dan hareketle ranpo'yu keşfetmiş ve mahlasıyla yaptığı kelime oyunundan dolayı kendisinin zevk sahibi biri olduğunu düşünmüştüm.
daha sonra sanal ortamda e-booklarına yağdırdığım paracıklar sayesinde hikayelerinin bir çoğunu okuma fırsatı buldum(asla pişman değilim, yine olsa yine yağdırırım). o zamanlar düşüncesizce çektiğim öğrenme kredisi sayesinde böyle şeylere harcayacak param vardı. teşekkürler dandik öğrenim kredisi! beni devlete borçlandırmak dışında bir işe yaramışsın bak!
bahsetmeden geçemeyeceğim ilk aldığım kitap kısa hikayelerinin de yer aldığı The Edogawa Rampo Reader olmuştu. Mars Kanalları (Kasei no Unga), Doktor Mera'nın Gizemli Cinayetleri (Mera Hakase no Fushigi na Hanzai) ve meşhur Çatıdaki Avare (Yaneura no Sanposha)... o günden beri hikayelerinin tamamını okuyabilmek için morris bellamy'nin john rothstein'in gizli yazmalarını okumak için gösterdiği şeytani azmi gösteriyorum (detaylar için stephen king - kim bulduysa onundur'a göz atın), elimde bulunmayan her hikayesi için karanlık işlere bulaşabilirim ve her gün edogawa rampo'yu tanıdığım için evrendeki nihai buluşmaları gerçekleştiren yetkili güç her kimse ona şükrediyorum.
doğrusu şu noktada ranpo'yla aramda parlak pembe harflerle yazılmış bir dil bariyerinin uzanıyor oluşu feci şekilde canımı sıkıyor çünkü parasızlıktan kıçıma don alamayışım bir kenara, param olsa dahi eserlerinin hala önemli bir kısmı henüz ingilizceye çevrilmemiş olduğundan satın alamayacak olduğum gerçeği üniversite çağında depresyona girip japonca çalışmayı bırakan sümüklü benliğime küfretmeme sebep oluyor.
uzun lafın kısası, bu mükemmel kişinin yazdıklarına ne denli aşık olduğumu kelimelerle ifade edemem. hayatımı nasıl daha katlanılabilir hale getirdiğini, beni her gün intihar etme düşüncesinden nasıl alıkoyduğunu, geceleri karabasanlarımdan uyuyamadığım zamanlarda nasıl heyecanla hikayelerine sarıldığımı anlatamam. nasıl bu kadar kısa sürede hem yazar kimliğiyle hem de yaşantısıyla gözümde bir rol modele dönüştüğünü anlatamam. yukarıda anlattıklarım katiyen yeterli değil. edogawa ranpo'yu ne kadar sevdiğimle ilgili saatlerce hatta günlerce konuşabilirim. yine de yeterli olmaz.
ellerimin üzerine kırmızı çizgiler çekip yüzümü örtüyorum şu an
buraya kadar okuduysanız gevezeliğimi çektiğiniz için sizi tebrik ediyorum
bu yaşta cringe seviyesi bu denli yüksek bir yazı yazdığım için kendimi de tebrik etmem lazım
kendinize iyi bakın
Merhaba, borç konsolidasyon kredisi, teminatsız krediler, işletme kredileri, ipotek kredileri, araba kredileri, öğrenci kredileri, kişisel krediler, risk sermayesi vb. mi arıyorsunuz? Ben özel bir borç verenim, şirketlere ve bireylere% 2'lik düşük ve makul faiz oranlarıyla kredi veriyorum. E-posta adresi: christywalton355@gmail.com
YanıtlaSil