Bu saatte bunu kendime neden yapıyorum bilmiyorum. Muhtemelen bir ya da iki sene sonra bu gönderiyi tekrar okuyup salya sümük ağlayacağım ama yine de yazıyorum işte. Son zamanlarda yine onun için çok fazla endişeleniyorum ve beynimde dört dönen düşüncelerden gözüme uyku girmiyor.
Evcil hayvan edinmek hiç de mama reklamlarında ya da Amerikan filmlerinde göründüğü gibi kolay bir şey değil. Sadece mamayı önüne koymakla olmuyor. Bir evcil hayvan edinmek hem büyük bir sorumluluk hem de devamlı gözlem ve bakım gerektiren bir şey. Eğer bir kedi ya da köpek istiyorsanız uzun uzun düşünün ve ondan sonra karar verin. O da tıpkı sizin bizim gibi bir canlı, bir eşya değil.
Evcil hayvan edinmek hiç de mama reklamlarında ya da Amerikan filmlerinde göründüğü gibi kolay bir şey değil. Sadece mamayı önüne koymakla olmuyor. Bir evcil hayvan edinmek hem büyük bir sorumluluk hem de devamlı gözlem ve bakım gerektiren bir şey. Eğer bir kedi ya da köpek istiyorsanız uzun uzun düşünün ve ondan sonra karar verin. O da tıpkı sizin bizim gibi bir canlı, bir eşya değil.
Onu alalı neredeyse bir sene oluyor. Bir sene önce gecenin bir yarısı eve getirildiğinde küçücüktü, bir kolu kırıktı ve ağzı burnu küçük çakıllarla doluydu. Nefes alamıyordu, gözlerini açamıyordu ama müthiş bir iştahı vardı. Muhtemelen bulunduğu yerde annesi tarafından terk edilmişti ve belki de bir araba yahut bisiklet çarpmıştı. Burnundaki çakıllar temizlendi, beslendi ve ardından veterinere götürüldü. Meğerse yavrucak gençlik hastalığı geçirmiş. Bundan dolayı sinir sistemi zarar görmüş ve bu yüzden dengesini sağlayamaz hale gelmiş. Sağ tarafında da görme ve işitme kaybı varmış. Fazla yaşamaz dedi veteriner.
Ama o koca boğazlı, tek gözüyle her gün iştahla yemeğini yedi ve giderek daha da iyileşti. Her gün kolundaki alçıyı çıkarıp kendini veterinerlere taşıttı. Çok nazlıydı, çok inatçıydı. Mama yerine sayısız kere ellerimizi ısırdı. Ama kolu iyileşip kaslarını geliştirebildiğinde diğer sağlıklı kedilerden hiçbir farkı kalmadı. Belki biraz aksaktı, sürekli daireler çizerek yürüyordu ama...
Böyle de çirkin bir şeydi işte. Mama yerken eline yüzüne bulaştırır, su içeyim derken bütün suratını suya sokar, sonra da suya kızıp bütün patilerini içine gömer...
Bu yaramaz kızın adı ne olsun diye düşündük uzun bir süre. Sonra Dudu olsun dedik. O günden sonra Dudu ne zaman ismi söylenilse kafasını çevirip karşılık verdi. Hastalıktan dolayı kasları tutmadığı için uzun bir süre onu kucakta besledim. Kuru mama tanelerini tek tek yedirirken yine parmaklarımı feda ettim. Ama karnı doyduktan sonra bana sevgisini gösterebilmek için hiçbir zaman kucağımdan inmedi. Kucağa epeyce alıştı. Hala da kucaktan inmiyor koca dana.
Zamanla kendi başına yemek yemesini öğrendi, tuvaletinin yerini öğrendi. Girmesi serbest olan yerleri öğrendi, girmemesi gereken yerleri de. Ama o yerlere girmek için her zaman aşırı bir çaba sarf etti. O iyileştikçe iştahı giderek daha da açıldı. Kuru mama yetmiyordu. Kokusu güzel gelen her şeye saldırmaya başlamıştı.
Giderek büyüdü. Derken...
Bir gün Dudu'nun aslında kız olmadığını anladık.
"Burnu pembe erkek kedi mi olurmuş!" dedik ama oluyormuş demek ki. Küçükken hiçbir şey belli olmayınca kız zannedivermişiz. İş işten geçti tabii ismi Dudu olarak kaldı. Artık onu "Duduu kızım!?" değil de "Duduu oğlum!?" diye çağırıyorduk.
Dudu büyüdükçe giderek yaramazlaştı. Oğlanı çöp kutularından çıkardık, kirli çamaşır sepetlerinde uyurken bulduk, telefon kabloları tarafından boğazlanmaktan kurtardık. Gözümüz her zaman üzerindeydi. Çünkü diğer kedilerden farklıydı. Bir şeyin ne kadar tehlikeli olduğunu anlayamıyordu. Denge denen bir kavram yoktu. Bu yüzden çok kereler koşarken duvarlara tosladı, koltuklardan sırt üstü düştü, balkondan düştü. Çok şükür bir şey olmadı.
Dudu evdeki tek kedi değil. Onun dışında dört kedi daha yaşıyor. Ve hiçbiriyle anlaşamıyor. Diğerleri tarafından sürekli dışlanıyor. Dışarıda yaşayamayacak kadar zavallı olduğundan evdeki kavgaları ve anlaşmazlıkları önlemek için ona sürekli ayrı bir yerde bakılıyordu. (son zamanlarda biraz daha iyi)
Yukarıdaki fotoğrafta vücudunun sağ kısmının özürlü olduğunu bariz bir şekilde görebilirsiniz. Ama bu yaramazlığını hiçbir şekilde azaltmıyor. u_u Ranzaların üst taraflarına çıkıyor, oradan oraya atlıyor. Büyüyünce kediler daha ağır başlı olur normalde. Ama Dudu hiçbir zaman büyümeyecek bir çocuk gibi. Hatta hala bir bebek sayılır. Büyüyüp koca kafalı bir kedi olduğuna bakmayın. Büyüyen tek şey iştahı.
Her ne kadar iyileşmiş gibi görünse de sorunları bitmek bilmiyor. Bir gün yemek yemeyi kesti (Olağan dışı bir şey çünkü. Dudu ve iştahsızlık.) sadece yatıyor ve uyuyordu. Konuşmuyordu bile. Normalde Dudu'yla ortak bir selamlaşmamız vardır. Odaya girerim, ismini söylerim, kafasını kaldırıp bana karşılık verir ve patilerini sıkıp bırakmaya başlar. Ardından ayağa kalkar döne döne gelir ve bacaklarıma dolanır. Ama o gün sadece hareketsizce yatıyordu. Normalden çokça şiş ve sert bir karnı vardı. Aceleyle veterinere götürdüğümüzde böbreklerinde taş olduğunu söyledi.
Onu da atlattı. Çok azimlidir benim oğlum.
Ama hastalıklarının devam edeceğini biliyorum. Belki de çok fazla yaşamayacak. Ama yine de onu hiçbir şekilde terk etmeyeceğim. Onsuz hayatımın ne kadar eksik olacağını düşünemiyorum bile. Eğer erkenden beni terk ederse uzun bir süre üzüntüsünü üzerimden atamayacağım eminim. Umarım seneler boyu yaşarsın da yaramazlıklarınla bana çektirmediğin kalmaz Dudu.
Evcil hayvan sahibi olmak gerçekten çok zor bir iş. Eğer onu bir eşya gibi görecekseniz hiçbir şekilde ne önceki sahibinden, ne de yaşadığı yerden koparın. Onu kendinizden farklı görmeyin. Eğer bir evcil hayvanınız varsa şimdi gidin ve ona sıkıca sarılın. Belki konuşamıyor ama emin olun o da sizi seviyor.
çoook tatlı yaaa,işiniz zormuş ama bakımı kaç kat daha zordur bu kedinin demek evde 5 tane kedi var. nasıl bakıyorsunuz ya zor olmuyor mu
YanıtlaSilYaaa çok tatlı geldim ikinci kere okudum, resimlere baktım. kendime güvensem hemen gidip bir kedi evlat edineceğim. :)
YanıtlaSilHepsi birden evin içinde zor oluyor ama atamıyoruz hepsi birer evlat gibi bize. Onlar bize bağlı biz onlara. Bir şekilde yaşayıp gidiyoruz :)
SilUmarım gerçekten de sevimli kediciğin seneler boyunca yaşar Shuu-chan! ;w;
YanıtlaSilUmarım gerçekten de sevimli kediciğin seneler boyunca yaşar Shuu-chan! ;w;
YanıtlaSilUmarım Alice-chan. Son zamanlarda çok korkutuyor beni ;;
Silahah bir daha geldim, bende kedi istiyoruummm, bebek sevdası gibi oldu yaa. bende kedi istiyorummm
YanıtlaSilHahaha çok istiyorsan sokaklarda gezin. Emin ol birden fazlası çıkacak karşına :3
SilŞimdi anlıyorum o gün neden twitterda öyle dediğini. Acıyla karışık bir isyandı o şimdi görüyorum. Neler yaşamış ve katlanmışsın gerçekten sabrını takdir ettim.
YanıtlaSilDudu dünya güzeli! Bakmaya doyamadım öyle güzel ki...
Kediler ve bir kediye annelik etmek şu hayattaki en büyük isteğim. Asla bir kediyi evime alıp, onu sıcaklığıma, sevgime alıştırıp sonra kaderine terketmek istemediğim için en doğru zamanı bekliyorum ümitsizce. Ne zaman biri kedisini anlatsa içim acıyor ama sabrediyorum.
Dudunun ömrü uzun olsun, hep şımarsın :)
Zor da olsa gerçekten harika bir duygu. O gece Dudu'yu bulduğum için çok mutluyum. İlk başlarda çok çektirse de şu an onun o uyuyan şamşırık suratını görmek bana yaşadığım her şeyi unutturuyor :)
SilSenin de bu duyguyu tadabilmen dileğiyle Ponti-san *-*
Dudu'nun tatlılığı...
YanıtlaSilYaa, cidden çok sevimli, nazar değmesin. ^^
Umarım ki Dudu ile geçireceğiniz daha nice güzel günler ve nice güzel hatıralar olur Shuu-chan. Fotoğrafların her birine ayrı ayrı bayıldım. Yalnız ne kadar büyük bir kalbin olduğu da her açıdan anlaşılıyor, bir varlığa değer verip sahiplenip ona bakmak fedakarlık ister. Yazını okurken ben de bu fedakarlığı gördüm, Dudu ile olan dostluğunuzu. Dilerim ki o dostluğunuz daha nice senelerce devam eder. :3