2014/08/15

Çöplük #2

"Qui? Ah, Hiro! Bir gün daha aramasaydın on saat uçak yolculuğunu göze alıp yanına gelecektim mon amour."
Telefonun karşısından gelen ince ve aksanlı ses sarı saçları omuzlarına dökülen, dudakları bir balığınki gibi küçük ve şişkin, Hirokazu'dan boyca ve yaşça daha büyük alımlı bir kadına aitti. Bütün gün ofisinde oturur, aynanın karşısına geçip şişkin dudaklarını kırmızıya boyar ve onun aramasını beklerdi. Hirokazu bile onun gibi güzel ve çekici bir bayanın kendisi gibi cüce boylu, kurbağa suratlı bir herifte ne bulduğunu anlayamıyordu. Onunla iş için tanışmışlardı ama nasıl olduysa işler mucizevi bir şekilde ilerlemişti.
"Seni öyle özledim ki."
"Şey, ben de Simone. Ama ilk önce şu malzemelerle ilgili mevzuyu halletmemiz lazım." Gözlüklerini düzeltip boşta kalan elini önündeki bilgisayarın klavyesinde gezdirdi. "Fransa'dan Japonya'ya kaç günde geleceği hakkında bir fikrin var mı? Biliyorsun bu seferki oldukça ağır bir paket olacak."
Karşı taraftan da klavyenin tuşlarına basıldığına dair sesler geliyordu. Hirokazu iç geçirip beklemeye devam etti. Simone'un dudaklarından bulduğuna dair bir inilti sızdı.
"Pekala, en geç dört gün içinde eksiksiz bir şekilde gelmiş olacaklar. Saf ve üzerinde oynanmamış malzemeler. Üretime geçmediklerinden eminim."
"Teşekkürler." Hirokazu'nun -aynada kendini hiç öyle görmese de- sevimli, yuvarlak yüzü neşeyle aydınlandı. Simone da sanki onu görmüş gibi dudaklarını birbirine bastırıp gülümsemişti. "Hey, Hiro..."
"Hmm?"
Kadın doğru kelimeleri seçmekte zorlanıyordu. "Biliyorsun... Son görüşmemizde... Tokyo'ya iş görüşmesi için gelmiştim."
"Evet. Üzerinde kırmızı, mini bir elbise vardı. Çiçek kokan saçlarını topuz yapmıştın. Dudakların beni öp diyormuşçasına kıvrılıyorlardı."
"Ah, kes şunu!"
Hirokazu gülüp önündeki bilgisayar monitörünü kapattı ve etrafta kimsenin olup olmadığına baktı. Odada kendinden başka kimsenin olmadığına emin olduktan sonra sandalyesine kurulup muhabbete devam etti.
"Küçük bir tanıştırılmanın ardından birbirimize hemen alışmıştık. Sanki kaderin kırmızı ipleri bizi birbirimize çekmişti. Kırmızı, senin en sevdiğin renkti değil mi?"
Kadın telefonun diğer ucunda çekingen bir şekilde gülüyordu.
"Sonra seni boş toplantı odasına çekmiştim."
"Hafta sonu iş için gelsem, yine bana o toplantı odasını gezdirir misin?"
Hirokazu'nun yanakları alev alev yanmaya başlamıştı. Yutkunup onun görmeyeceğini bildiği halde kafasını salladı. Bu alışkanlığı gibi kontrol edemediği bir sürü şey oluyordu vücudunda. Konuşurken sürekli yutkunması gibi, Simone'un her iç geçirişinde pantolonunun içindekinin harekete geçmesi gibi.
Hayır diyordu içinden. Bu bir tuzak. Bana oyun oynuyor. Küçük sürtük.
"İki günlük tatilden bir şey anlamayacağını bildiğimden buraya geleceğini hiç sanmıyorum Simone."
"Sen bilirsin. Pekala iş görüşmesi bitmiştir. Görüşmek üzere Bay Tachimura."
Telefon yüzüne kapandı. Hirokazu bir süre telefona ölü balık gibi bakmıştı. Yanlış bir şey mi söylemişti? Nazik olmaya çalışmıştı ama belki de sadece tuzağına düşüp köpekler gibi gelmesini istemeliydi.

"Demek istediğini alamadın seni zavallı kuçu."
Hirokazu olduğu yerde irkilip ayağa kalktı. Küçük bölmelere ayrılmış çalışma ofisinde kimsenin olmadığından emindi. Konuşurken de kapının açıldığına dair herhangi bir ses duymamıştı. Nasıl? Ah sahi ya.
"Shinji!! Beni böyle korkutmamalısın. Bir anlaşmamız var."
"Anlaşmada şirket çalışanlarından bir fıstıkla aşna fişna yazmıyor Hirokazu."
Hassiktir.
Boğazını temizleyip karşı saldırıya geçti.
"Telefon dinlemek hoş bir davranış değil." Ardından gözlerini dikip ona baktı. Shinji yüzüne düşen siyah perçemleriyle oynuyor, ağzını açmış kocaman sırıtıyordu. Tehlikeli bir gülümseme olduğunu bildiği halde karşı çıkmaya devam etmesi onun zararına çıkacaktı. Ama anlaşma süresince kendisine bir şey yapacağını sanmıyordu.
Shinji bölmenin etrafından dolaşıp yanına geldi ve kolunu boynuna dolayıp iyice yaklaştı. Dudakları kulağına değiyordu şimdi. Mırıldandı.
"Haddini bil Hirokazu. Şu siktiriboktan deneylerine devam etmene kim olanak sağlıyor söylesene? Mali desteği kim sağlıyor da o sarışın şıllıktan malzemelerini alabiliyorsun? O malzemelere hem senin hem de benim ihtiyacım olabilir. Ama aynı deneyleri yapabilecek milyon kişi tanıyorum. Seni hemen burada öldürüp o milyon kişiden birini yerine alabilirim. Kim olacak acaba o şanslı?"
Dudaklarını indirip adamın boynuna değdirdi. Yanağına değen eli gibi dudakları da buz gibiydi. Hirokazu'nun görüş alanı bulanıklaşıyordu. Sanki başına buzlu bir poşet geçirmişlerdi. Kulakları çınlamaya başlamıştı. Boynunda gezinen ıslak şeyi hissedip irkildi ve kendine gelmeye çalıştı. Ama bir türlü başaramıyordu. Yavaşça çöküp sandalyesine geri oturdu. Shinji'nin sesi kulaklarında yankı yapıyordu.
"Ne güzel bir hayatın var Shinji. Parlak bir aile, piyano eğitimi, annen güzel bir müzik öğretmeni, babansa başarılı bir doktor. Okuldaki bir numaralı öğrenci, kızlar arasında çok popüler değil ama umrunda da değil. İçindeki bu sapıklıkla kimi ağına düşürsen yeterdi sana. İlk önce annenin tuttuğu sevimli müzik öğretmeni. Sonra sana ders vermeye gelen üniversite mezunu güzel bayan. İlerilere gidelim... Ah hatta hizmetçi kız! Hayatın pembe dizi gibi Hirokazu. Ve şimdi de Simone ha? Sarı saçlar, dolgun dudaklar, sütun gibi bacaklar. Seni seviyor ama aletinin biraz küçük oluşundan şikayetçi. Sana söyleyemiyor. İç çamaşırı da en sevdiği renk gibi kırmızı."
"K-kes şunu..." Hirokazu gözlerinin kenarlarından dökülen yaşlarla iyice göremez hale gelmişti. Uyuşmuş ellerini hareket ettirebilse biriken yaşları silebilecekti belki. Direndikçe canı yanıyordu.
"Güzel bir hayat Hirokazu. Ayağını denk al. Yoksa ilk kurbanım sen olacaksın."
Boynunda gezinen eli onu serbest bırakır bırakmaz vücudu kendine gelmeye başladı. Parmaklarını hareket ettirebiliyordu hatta kırpamadığı gözlerini bile. Bu yüzden gözleri dolmuş olmalıydı. Ellerini gözlerine bastırıp ovaladı.
"Bu arada, gazetelerde bizim üzerimize atılan bir takım olaylar dönüyor. Araştır ve kim olduğunu bul. Yoluma her kim çıkarsa çıksın, benimle aynı olsa bile sağ çıkamayacak. Kardeşim de olsa, yakınım da olsa."
"Pekala." Hirokazu derin bir nefes alıp ciğerlerini esnetti. İç organları da dahil olmak üzere tüm bedeni uyuşukluktan kurtulmuş ve sızlamaya başlamıştı. Shinji yine gülümsedi.
"Seni seviyorum Hirokazu. Sen benim en iyi dostumsun."
Odadan çıkmak üzereydi ki ekledi.
"Malzemeler gelene kadar beni şu söylediğin okula yazdır. Gitmek için sabırsızlanıyorum. Gözüme takılan biri var. Mutlu... Çok mutlu..."

(Giriş Bölümü)                                                                                                                    (Çöplük #3)

4 yorum:

  1. İşte ben bu yüzden o kızcağıza yazık dediydim, hep bir bok gelir öylelerinin başına çünkü. TT_TT

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha XD Zavallı Chiyo... Bir bölüm sonra Shinji'nin onu ağına nasıl düşürdüğünü göreceğiz. Kolay olmayacak tabii.

      Sil
    2. Ay Shinji karakteri çok ilgimi çekti benim! *-*

      Sil
    3. Bu yorumdan sonra devamını yazasım geldisfgds

      Sil

Tasarım: Zuri